Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde “özel konuk” sıfatıyla katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’nde dikkatleri üzerine çekmesi, Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası denklemlerdeki konumunu ve değerini belirleme açısından önemli bir veri teşkil ediyor.
Özbekistan’ın Semerkant kentinden tüm dünyaya yansıyan görüntülerin uyandırdığı yankı ve liderlerin beden dilleri okunarak yapılan yorumlar, Türkiye’nin artık “üstünlüğünü empoze eden” bir ülke haline geldiğini ve bunda da en büyük payın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğunu söylüyor.
Bugüne kadar karşı karşıya kaldığı birçok zorluk ve çetin bir siyasi mücadele sonucu elde ettiği tecrübenin ve başarıların verdiği özgüvenle hareket eden Erdoğan’ın Allah vergisi bir karizmaya ve liderlik vasfına sahip olduğu inkar edilemez bir gerçek.
Cumhurbaşkanı da bu özelliğini uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin yararına olacak şekilde kullanıyor ki bununla ancak gurur duyulur.
ŞİÖ Zirvesi’ne katılan liderlerin Erdoğan’ı pür dikkat dinledikleri o fotoğraf karesini hazmedemeyenler, söz konusu liderlerin demokrasiyle yönetilen ülkelerin devlet başkanları olmadığını ve dolayısıyla ortada övünülecek bir şey bulunmadığını vesaire söyleyerek kendilerini avutmaya çalıştılar.
Bu kadar zorlanacaklarına hazımsızlıklarını gidermek için bir kaç şişe Kızılay Maden Suyu içselerdi kendileri için daha yararlı olurdu.
Belki o zaman Erdoğan’ın ABD ve Avrupa’da da başbakan ve devlet başkanlarıyla bir araya geldiğinde benzer görüntülerin ortaya çıktığını görebilirlerdi.
Semerkant’ta düzenlenen ŞİÖ Zirvesi’nden sonra Birleşmiş Milletler (BM) 77’inci Genel Kurulu çalışmalarına katılmak ve çeşitli temaslarda bulunmak üzere gittiği New York’ta yürüyüşe çıkan Erdoğan’a Central Park’ta gösterilen sevgi ve ilgi her lidere nasip olmaz.
Daha geçenlerde Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı her üç ülkede de gerek resmi ve gerekse halk düzeyinde büyük coşkuyla karşılandı.
Türkiye artık Balkanlar’da huzur ve güvenin en önemli teminatlarından biri olduğu gibi Rus tehdidini enselerinde hisseden Baltık ülkeleri için de güvenilir bir aktör.
Dünyanın birçok ülkesinde “Erdoğan burada seçime girse kesin kazanır” şeklinde yorumlar yapılırken kıskançlığından ve hasedinden çatlayanların güneşi balçıkla sıvama çabaları boşuna.
Özbekistan ziyaretinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Türkiye’nin ŞİÖ’yle ilişkilerinin önümüzdeki yıllarda daha da gelişeceğini ve nihai hedefinin örgüte üyelik olduğunu söyledi.
Ankara’nın Ukrayna krizinde hem Kiev’le hem de Moskova’yla ilişkilerini dengeli bir şekilde sürdürmesinin ardından NATO üyesi olarak Rusya ve Çin’in de bulunduğu ŞİÖ’ye üye olma arzusu geniş yankı uyandırdı.
Eksen kayması tartışmaları yeniden gündeme geldi.
Gerçeği ifade etmek gerekirse ortada bir eksen değişikliği olduğu doğru.
Türkiye artık ABD’nin her dediğini yapan bir ülke değil.
“Eksen kayması” ile kastedilen ABD ekseninden çıkıp Rusya eksenine girmek ise böyle bir şeyin söz konusu dahi olmadığını/olamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Türkiye son yıllarda ayakları üstünde durma ve kendi eksenini oluşturma yolunda ciddi mesafe kat etti.
Ankara’nın şu anki ekseni ne Batı ekseni ne de Doğu ekseni.
Bilakis bir ayağı Batı’da ve bir ayağı Doğu’da olan, cazibesi her geçen gün artan “Türkiye ekseni”.
Tahıl koridoru anlaşmasında da görüldüğü gibi bu mübarek eksen dünyanın huzur ve güveni için, ayrım yapmaksızın insanlığın yararı için çalışıyor.