Son zamanlarda dünya siyaseti öyle karmakarışık bir hâl almaya başladı ki herkes kendince arkasına yaslandığı zaman “bir kıvılcım bekleniyor 3. Dünya savaşı kapıda..” gibi yorumlar yapıyor. Haksız da değiller aslında. ABD – Kuzey Kore Gerilimi, ABD – Rus soğuk savaşının daha da ısınması, İsrail’in her çıkan karışıklıkta “Arz-ı Mev’ud” hayaline daha da yaklaştığına inanarak şımarması, Uzakdoğu ülkelerinin ağırlıklarını ortaya koymasına karşılık Dünya’yı son üç yüz yıldır yönettiğini sananların bu tehlikeyi bertaraf etmeye çalışmaları, terör örgütleri…
Sahi, biz bu karmakarışık denklemin neresindeyiz ? Ben söyleyeyim, Biz bu denklemin çözülmemesi için en büyük problemiz. Müsaade ediniz, sizler “yahu abartma” demeden önce açıklayayım. Tamam, belki tek başımıza büyük işler yapacak teknik donanımdan yoksunuz, belki ekonomimiz kimilerine göre pamuk ipliğine bağlı fakat şu da yadsınamaz bir gerçek:
- Gerek tarihi bağlar, gerek dini bağlar ve gerekse jeopolitik konumumuz itibariyle Dünya dengelerinin en kritiği olan Ortadoğu’nun anahtarı bizim elimizde. Evet belki, her istediğimiz olmayabilir bu süreçte fakat bizim istemediğimiz şeyler de çok çok zor olacaktır.
Türkiye, hem ayakta kalmaya hem de düşeni kaldırmaya çalışıyor. Ortaya bir şekilde doğru ya da yanlış, erken ya da geç kendi çıkarları için fikirler koyarken diğer taraftan da Emperyalizme, Faşizme ve Sömürge Düzenine baş kaldırıyor. Bunu ben demiyorum. Geçtiğimiz günlerde Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro üzerine basa basa bunu söyledi. Cümleyi aynen aktarıyorum:
“Dünya iş birliğine, barışa ve eşitliğe dayanan bir denge üzerinde yeni güç odaklarının ve kutuplarının doğacağını, böylece dünyanın yeni bir dengeye kavuşacağını düşünüyorum. Türkiye'ye inanıyoruz. Yeni bir gücün doğduğunu biliyoruz"
Venezuela Başkanı; barış diyor, eşitlik diyor, Yeni Dünya Düzeni diyor… Türkiye bu düzene en azından siyaseten baş kaldırıyor, ve bu düzene büyük devletlerin gazabından korkup da başkaldırmaya tereddüt eden onlarca ülke var. Biz biraz daha ağırlığımızı koyarsak, içimizdeki ve dışımızdaki onlarca sıkıntımıza rağmen bu onurlu başkaldırımızı devam ettirirsek şayet, dönüp ardımıza baktığımızda sessiz sessiz kendi içlerinde “Dünya Beş’ten Büyüktür!” diyen, senelerdir ezilen, horlanan, sömürülen onlarca ülkenin desteğini ve muhabbetini göreceğiz. Biz eşitlik demeye, hak demeye, Dünya Beşten Büyüktür demeye, "Eyy Amerika" demeye devam edelim.
Yeter ki, İsrailoğullarının Arz-ı Mev’uda inandığı kadar bizler de bize önceden haber edilmiş olana inanalım ve yürüyelim…
* * * * *
Ekonomik sıkıntılar, MTV Muhabbeti, Akaryakıt zamları, Döviz Kurlarının dalgalanmasından dolayı uğranılan zararlar... Bu sıkıntıları madden bizim halkımız çekiyor ve kimse de halkımıza bir şey demiyor. Oysa son yıllarda girilen süreçlerle beraber Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptıklarıyla halkımıza şunu diyor:
"Bugüne kadar sizler bana 'dik dur eğilme' dediniz, bugünden sonra ise ben sizlere 'dik durun eğilmeyin, sabredin' diyorum. Süreç zor, bu halk 15 Temmuz'da canını ortaya koyar sokağa çıkar fakat çocuğuna verecek harçlık bulamayan babanın nazarında yukarıdaki anlatılanların hiçbir önemi yoktur.
Dik duralım,
Sabredelim,
Vaadedilene inanalım,
Ve bu ülkeye çokça şükür
Çokça Dua edelim...