Malum, “kurt, kurtluğunu ispat etmek için kırk köpek boğmak zorundadır” sözü kendini ispat etmek, varlığını kabul ettirmek için çabalayan şahıslar için kullanılır. Belli badireleri atlatmadan, engelleri aşmadan daha doğrusu değişik boyutlardaki krizlerin üstesinden gelmeden er meydanına çıkıp, meydan okumak olmaz. Türkiye bugünlerde tam da bunu yapıyor. Bakıyorsunuz içeriden ve dışarıdan müthiş bir bombardıman var. Nereye, nasıl karşılık vereceğinizi tespitte bazen zorlanıyorsunuz. Zorlanmanız da lazım. Yoksa, testin boyutu size çok ‘hafif’ geliyor anlamına geleceği için ‘test’ bile sayılmaz.
HSYK seçimlerini kazasız – belasız atlattık gibi. Seçimle gelecek en son üye dün Adalet Akademisi kontenjanından belirlendi. Burada da sıkıntı yok. Tarafsız kişiler seçildi. Şimdi en son Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek üyelere sıra geldi. Onlarda da tabii ki sorun çıkmayacak. Sırada Yargıtay’da yapılacak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçimi var. Onda da inşallah bir sorun çıkmaz da yargı normalleşir.
Bizi daha çok bunların dışarıdaki birtakım gelişmeler ilgilendiriyor. Çözüm Süreci ne olacak? Bu muhataplarla nereye kadar gidebiliriz? IŞİD konusunda uluslar arası koalisyonun taleplerine ne cevap vereceğiz? Atılan adımları, gelen baskıları nasıl karşılamamız lazım? Karar vericilerin işi gerçekten çok zor. Allah yardımcıları olsun. O kadar hızlı değişiklikler oluyor ki takipte zorlanıyoruz.
Bakıyorsunuz İngiltere Parlamentosu Filistin’in bağımsızlığını tanımış. Fransa tanıma sinyalleri veriyor. Bunlar, diyorsunuz, durup dururken niçin Filistin’in bağımsızlığını tanırlar? Birleşmiş Milletler’in Amerikan ve Yahudi muhibbi Genel Sekreteri neden Filistin’i ziyaret ediyor. Bölgeyi neye hazırlıyorlar?
Bakıyorsunuz Batı medyası IŞİD’in İngilizce adının kısaltmasını neden ISIS’den ISIL’e değiştirdi. ISIS, Irak Şam İslam Devleti’ni ifade ederken; ISIL, Irak Yahudi (Levant) Bölgesi İslam Devleti demek. Yani IŞİD’in İsrail’e karşı bir devlet olduğu hissini yaymaya çalışıyorlar. Onların İsrail topraklarında gözü olduğunu ima ediyorlar. Görünen o ki, bir takım hazırlıklar var. Türkiye’nin ‘Tampon Bölge’ teklifine sıcak açıklamalar yapmaya da devam ediyorlar. Bir taraftan Türkiye’yi muhatap aldıklarını belli ediyorlar, diğer taraftansa alttan alta PKK’yı hortlatmakla, Çözüm Sürecini sekteye uğratmakla tehdit ediyorlar. ‘Havuç – Sopa’ meselesi. İngiltere’nin Filistin oylamasını da bu kategoride değerlendirmek lazım. Sünni Müslümanlara bir ‘sus payı’ vermek gerekiyordu. Şimdi sanki o yapılıyor.
Böyle bir şeyi bekliyordum. Geçenlerde Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletleri tartışmaya açtığı zaman, ‘arı kovanının’ tam da ortasına bir ‘çomak’ sokmuştu. Konunun ne kadar ehemmiyetli olduğunu bir yazımızda izah etmiştik. Sen misin çomağı sokan? Al bakalım ‘sokak’ olayları, Kobani, vs. Ama bunlar mukadder. Türkiye ‘Merkez’ ülke haline gelecekse bu yüzleşmeyi yapmalıydı. O süreçten geçiyoruz. ‘Uçurum’ derin, ama sabredebilir ve ‘aşağıya’, ‘aşağıdakilere’, ‘çukurdakilere’ bakmazsak ‘karşı’ya geçebileceğiz.
Hassas olduğumuz Çözüm Süreci nereye gidiyor? Ben bir yerlere gideceği kanaatinde değilim. Açıkça ifade edilmese de süreç, ‘karşı’ tarafın sıkışması, bitme noktasına gelmesi nedeniyle ve onun isteği ile başlamıştı. Görevdeki Genel Kurmay Başkanımız, Orgeneral Özel’in görevi devralmasıyla başlayan mücadele çerçevesinde verdirilen çok ağır kayıplar onların ‘kol ve kanatlarını’ kırmıştı. Neredeyse kıpırdayamaz hale gelmişlerdi. Aradan geçen ‘çatışmasızlık’ dönemi onlara güç katmadı. Katsaydı IŞİD’e karşı dikkate değer bir başarı elde edebilirlerdi. Yıllarca dağ – taş demeden gezen, insanları terörize eden silahlı bir grup Kobani’da şaştı, kaldı. En son üç yüz militanlarını kaybettiler. Açıklanan rakam bu. Gerisini bilmiyoruz.
Meselede bizim için şaşacak bir şey yok. Eğer bu kadar güçlü olmasaydık, moral ve maddi üstünlüğümüz olmasaydı inanın PKK da onun İmralı’daki lideri de bugün çok farklı bir konumda olurlardı. Bugün bir kısım terörist kuduz köpekler gibi bir oraya bir buraya saldırıyor. Dün Roma’daki Kültür Müşavirliğimize saldırmışlar. Ne kazanacaklar? Batının dikkatini çekecekler. Ne dikkati Allah’ını seversen, ne yapsalar beyhude. Batı kendi derdinde. Ekonomik kriz, Euro, Ukrayna, ayrılıkçı talepler. Her biri derinden düşündürüyor. İngiltere ağır yarayla İskoç referandumunu atlattı. Sırada Katalonya var. Korsika sırada bekliyor. Üç-beş kendini bilmez PKK’lı onların dikkatini nasıl çekebilir? Batı egosantriktir, yani ‘ben merkezli’, bencil. PKK’nın tamamı yansa umurlarında olmaz.
Galiba PKK da IŞİD karşısında çizilen karizmalarını toparlama derdinde. Türkiye’de askere ateş, sokakları yakma-yıkma, yurtdışında ise ses getirecek eylemler. Bunlar ancak sinek vızıltısı olur.
Değil mi ki Apo’nun mektubu Diyarbakır Meydanı’nda okundu. Değil mi ki ‘artık bu iş bitti’ denildi, bundan sonra suları tersine akıtmak artık mümkün değil. Sıradan insanlar, belki zamanında PKK’ya destek verenler bile ‘barışı’ gördü, benimsedi, özümsedi. Bundan ötesi PKK için DHKP-C’leşmek. Yani marjinalleşmek. Hiçbir terör örgütü sıfırlanamaz. Ama ‘sıfıra’ yaklaştırılabilir. Yer altına itilebilir. Türkiye şu anda o safhada.
Son olaylarda maalesef HDP iyi bir sınav veremiyor. Kandil’le İmralı arasında sıkışmış gibi. İmralı bitmesini istiyor. Kandil direniyor. Biterse ne olacak? Dağda ahkâm kesen, uyuşturucu vs. ticareti ile geçimi temin eden ve ‘bağımsız devlet’ türküleri ile kendilerini avutan zavallılar nereye gidecek? Suriye kapısı kapanıyor. Irak sorunlu. Norveç, İsveç’te ne yapacak bunlar? Bitmesin diye var güçleriyle mücadele veriyorlar.
Ana muhalefet lideri ‘bir ileri, iki geri’ modunda. Çıkıp, ‘bir buçuk milyon Suriye’liyi kabul etmek vatana ihanet’ diyebiliyor. Diğer taraftan ‘Kobani’ye acilen asker gönderelim’ diyor. Sonuç, hiçbir şey yok. ‘Etkisiz eleman’. Sahi, Kılıçdaroğlu’nu getiren kasetleri kim servis etmişti? Karşılığında ne aldılar?
Bereket, Bahçeli tutarlı açıklamalar yapıyor. Ülkücü gençleri olaylara karıştırmıyor. Yoksa iş daha içinden çıkılmaz hale gelecek. Denkleme ‘bir bilinmeyen’ daha eklemiyor.
Asıl sorumuz şu: Türkiye şimdiye kadar kaç ‘köpek’ boğdu? Kaçı yaralı, kaçı öldü, kaçı daha sağlam? Biz bundan sonrasına yoğunlaşmalıyız. Ne olacak? Eninde sonunda Suriye ılımlı muhalefeti denkleme dâhil edilmek zorunda. Geçenlerde yapılan anlaşmayla Özgür Suriye Ordusu’na belli silahlar sağlanacak ve onlara Türk ve Amerikalı subaylar eğitim verecek.
Batılı koalisyonun yavaş yavaş Türkiye’nin tezlerine doğru geldiğini görüyoruz.
Tekrar soralım: Türkiye kaç köpek boğdu, daha boğulacak kaç tane kaldı? Onu da size bırakıyorum. Kaç köpek var?