Karabağ Savaşı ve savaştan sonraki 3 ayda Türk Dünyasında olumlu adımların atıldığına şahit oluyoruz. Türkiye, yüzünü Türkistan bölgesine dönmeye başladı. Bölgedeki gelişmeleri yakından takip edenler, bunu rahtlıkla anlayabilir. Son bir yıl içersinde, özellikle de Karabağ Savaşı başladığından bu yana Türkiye, Türkistan’daki ülkelerle çok yoğun diplomasi trafiği yürütüyor. Neredeyse her ay en az bir bakan bölgeyi ziyaret ediyor. Fakat, bu ziyaretler sessizce yapılıyor. Bu hareketlilik de yavaş-yavaş meyvesini vermeye başladı.
Türkiye’nin desteğiyle, 30 yıllık kördüğüm olan Karabağ sorunu çözüldü. Karabağ Zaferinin kutlandığı gün olan 10 Aralık 2020 tarihinde yapılan anlaşmayla, Azerbaycan ve Türkiye arasında kimlikle seyahat için imzalar atıldı. Ardından, geçtiğimiz hafta bahsi anlaşma, her iki ülke tarafından onaylanarak resmi gazetede yayınlandı. Ancak, tüm bunların yanında, Türk Dünyası için büyük sıçrayışlardan olan adım, Azerbaycan ve Türkmenistan’dan geldi.
Geçen hafta yazmıştım, Azerbaycan ve Türkmenistan arasında imzalanan “Dostluk” kaynağını birlikte kullanma anlaşması, Türk Dünyası için büyük bir devrimdir. Çünkü, yapılan anlaşma aslında sadece karbonhidrat kaynağının ortak kullanımı değildi. Bu anlaşma, Türkmenistan için ekonomik bağımsızlıktır. Bu konuyu biraz daha açalım.
Sizce Türk ülkeleri neden hala Rusya ekseninden çıkamadı hiç düşündünüz mü? Şöyle izah edeyim. Elinize bir Avrasya haritası alın ve Türk ülkelerin konumuna bakın. Dikkatle bakınca göreceksiniz ki, Türk ülkeleri ne üretirlerse üretsinler (buna gaz ve petrol de dahil), Rusya’nın izni olmadan mallarını dünya pazarlarına çıkartamazlar. Çünkü, Türk ülkelerinin dünyaya açılan kapısı Rusya üzerindendir. İşte Türkmenistan’ın Azerbaycan ile anlaşma, sadece ortak kaynak sorunu çözülmüyor, aynı zamanda Türkmen petrol ve gazının, Rusya’ya gerek duyulmadan Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye, oradan da dünya pazarına çıkıyor. Bunun sonraki adımı, Kazakistan’ın da bu hatta katılmasıdır. Fakat Rusya, Kazakistan’ı kolay-kolay elden bırakmak istemiyor. Kazakistan, Rusya için sadece doğal kaynaklarından dolayı değil, aynı zamanda Türkistan’ın diğer bağımsız devletlerine açılan kapıdır. Sırf bu yüzdendir ki, Kazakistan üzerinde Rusya baskısı her geçen gün artıyor.
Çarlık Rusya’sı, Kazakistan’ı ilk işgal ettiğinde ülkenin haritası şimdiki gibi değildi. Günümüzde Rusya sınırları içersinde kalan ve Kazakistan’la sınır olan Orenburg, Orsk, Omsk gibi şehirler, Kazakların kendi ata yurtlarıdır. Bugün hala o bölgelerde Kazak Türkleri mevcuttur.
Çarlık ve Sovyet Rusya’sının göç politikaları nedeniyle Kazakistan’a, dışarıdan bir çok Rus getirildi. Getirilen bu Ruslar da daha çok, Rusya sınırına yakın olmasından dolayı, tarımıyla zengin olan Kazakistan’ın kuzey bölgelerine yerleştirildi. Son yıllara kadar bu bölgelerde sorun yoktu. Ancak, Kazakistan artık yavaş-yavaş Rus narkozundan uyanmağa başlayınca, Kruşçev zamanındaki bir iddia yeniden hortlatıldı. Kazakistan topraklarını işgal eden Rusya, utanmadan Kazakistan diye bir devlet olmadığını ve bu devletin Rusların eseri olduğunu söylemeye başladı. Putin’in bu iddiasına, dönemin Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev gereken cevabı vermişdi. Fakat, Kazakistan uzaklaştıkça, Rusya bu defa toprak talebiyle gündeme geliyor. Bununla yetinmeyerek, Ukrayna’da olduğu gibi bölgedeki Rusları kışkırtmağa ve bölgede karışıklık çıkarmaya çalışıyor. Son 3 yıllık süre zarfında, bölgedeki Ruslar asıllı Kazakistan vatandaşlarında, hissedilecek kadar provokasyonlara meyletmeye başladılar. Hatta, yakın zamanlarda bu sebepten, Rus asıllı Kazakistan vatandaşı bir işadamı tutuklandı. Kazakistan bunun önünü almazsa yakın zamanda çok büyük sorunlar ile karşılaşır. Fakat, Kazakistan’ın bunu da aşacağına inanıyoruz.
Yaşanan bu gelişmeler, Türk Dünyasında yeni uyanışlar olduğunu gösteriyor. Süreç işliyor. Öyle umuyorum ki, yakın zamanlarda Türkistan ile ilgili güzel haberler almaya devam edeceğiz. Yarınlar bizimdir İnşallah.