Bilindiği üzere birkaç gün önce Özbekistan’ın Semerkant şehrinde Türk Devletleri Teşkilatının Devlet Başkanları zirvesi gerçekleşti. Zirvede önemli konulara değinildi ve dikkat çekecek kararlar alındı. Ancak, benim için bu zirve, iki şey ile akılda kaldı. Bunun birincisi, ilk defa uluslararası bir teşkilatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yer verilmesi ve KKTC’nin gözlemci üye olarak birliğe dahil edilmesiydi. Diğer mesele ise Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in açıklamaları oldu.
Aliyev’in açıklamalarına geçmeden önce onu belirteyim ki, Karabağ Savaşından sonra İran’a bir şeyler oldu. Azerbaycan, Karabağ zaferini sanki Ermenistan’a karşı değil de İran’a karşı kazandı. Biz Ermeni’yi vurdukça, Ermeni’yi sıkıştırdıkça ses İran’dan gelmeye başlıyor. Hoş, İran bize hiç dost olmadı ama, Birinci Karabağ Savaşından sonra bu kadar alanen düşmanlık da yapmamıştı. Hep sinsince hareket ederdi. Fakat, Azerbaycan’ın Karabağ zaferi iran’ı çileden çıkardı.
Azerbaycan, savaştan sonra dost elini uzattıkça İran o eli şiddet ile geri çevirdi. Bunlar yetmezmiş gibi Karabağ’daki Ermeni teröristlerine silah taşıdı. Bitti mi? Elbette hayır! Denizde kum biter acemde oyun bitmez. Savaştan geçen 2 yıl süre boyunca İran, Azerbaycan ile sınırda askeri tatbikatlar yaparak, aklınca Azerbaycan’a gözdağı verdi. Tüm bunların yaparken de Birinci Karabağ Savaşından sonra Karabağ’ı işgal eden Ermeniler ile birlik olup, Karabağ’daki değerli her şeyi ülkesine taşıyan İran, bir de utanmadan bölgenin yeniden inşası sürecinde rol almak istediğini belirtti.
Azerbaycan’a karşı takındıkları düşmanca tavır arşa dayanınca, Azerbaycan devleti de gemileri yaktı. 30 yıldır, sırf komşuluk ilişkileri zarar görmesin diye İran’ın yaptıklarına susan Azerbaycan, artık harekete geçti. İlk olarak, Azerbaycan’daki İran’ın casus şebeklerine birer-birer operasyonlar yapıldı. Daha sonra Azerbaycan, resmi devlet kanalı dahil tüm medya kurumları ile İran egemenliğinde bulunan, sayıları 40 milyondan fazla olan Azerbaycan Türklerinin haklarını sorgulamaya başladı. Aliyev’in Semerkant Zirvesindeki konuşması, bunun sadece medya meselesi ile sınırlı kalmayacağını, Güney Azerbaycan sorununun artık Azerbaycan Cumhuriyeti dış siyasetinin ilkelerinden olduğunun tüm dünyaya ilanıydı. Aliyev’in bu konudaki konuşmasını olduğu gibi aktarıyorum:
“Genç neslin yaşadıkları ülkelerde kendi ana dillerinde eğitim alma olanakları olmalıdır. Maalesef Azerbaycan sınırları dışında yaşayan 40 milyon Azerbaycanlının büyük çoğunluğu bu olanaklardan yoksundur. Türk devletlerinin dışında yaşayan soydaşlarımızın ana dillerinde eğitim almaları daima teşkilatımızın gündeminde olmalıdır. Bu yönde gerekli adımlar atılmalıdır. Azerbaycan, yurt dışında yaşayan Azerbaycanlıların hak ve özgürlüklerinin, güvenliklerinin sağlanmasına özel önem vermektedir.
Biz, kaderin hükmüyle Azerbaycan'dan ayrı düşen soydaşlarımızın dilimizi, kültürümüzü, geleneklerimizi korumaları, tarihi vatanlarıyla bağlarını hiçbir zaman koparmamaları için çabalarımızı sürdüreceğiz”
Aliyev’in zirvedeki konuşmasında dikkat çeken bir diğer husus, Türk Devletleri Teşkilatı için her zaman eleştiri konusu olan teşkilat dışındaki ülkelerde bulunan Türk nüfusuna ilgi gösterilmemesi meselesiydi. Aliyev’in bu yöndeki konuşmasıyla yazıyı burada noktalıyorum:
“Türk dünyasının coğrafi sınırları daha geniştir. Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin dışında yaşayan soydaşlarımızın hak, güvenlik ve milli kimliklerinin korunması, asimile olmamaları gibi konularına artık teşkilatımız bünyesinde her zaman önem verilmesinin zamanının geldiğini düşünüyorum.”