Türbe önü ne yana düşer Usta

Ömer Tokgöz

Başlıktan ilham alarak bir soru daha soralım: Türbe önü mü? Mevlâna alanı mı? Bu soruyu kendine soran ve ikilemi içinde kalan insanlarca hangisini söylemek sizce caizdir. Valilikten türbe önüne giden cadde biliyorsunuz 1940'ta sağlı sollu evler istimlak edilerek ilk defa yol açıldı. Bu yapılırken tabi doğal olarak her iki yol kenarındaki ev ve dükkanlar yıkıldı.

1940-1955 yılları arasında ise meydan ve yol açmak adına dergâh önünde bulunan tarihi Selimiye imareti, birçok asır geçirmiş Türbe hamamı ve Muvakkithane gibi tarihi binalar bir gecede kazma kürek yıkılmış ve güya cadde açılmıştır. Akçeşme civarında olan Güldan dede mezarlığı vb. ise düzlenip kaldırılmıştır. Üçler mezarlığı dahi Belediye tarafından kaldırılıp tasfiye edilmesi için ihale ile satılmıştır. Konyalı hayırsever iş adamı Şükrü Doruk satın aldığı mezarlığı kabristan olarak kullanılmak üzere Belediyeye hibe etmiştir.

1950'lerde ise dergâh önüne ve Akçeşme tarafına dönel kavşaklar yapıldı. Aynı zamanda yine hoyrat bir tutumla tarihi Selimiye imarethanesi, Başaralı konağı, takvim günleri ve ezan vakitlerini tespit eden Muvakkithane binası ve Türbe hamamı gibi tarihi yerler acul bir yöntemle ve bir facia olarak ortadan kaldırıldı. Yine 18.yüzyılın ortalarında yapılmış Kaymak Zade mescidi de aynı furya da yıkılmış ve yerine İş bankası binası yapılmıştır. Ne yazık ki aynı yol ve imar hayaleti boş durmamış 1980’lerin başında bu bina da aynı gerekçe ile ortadan kaldırılmıştır.

Türkiye'de karayolu ile Hac ibadeti ve halka döviz tahsisi uzunca bir aradan sonra 1948 yılından itibaren yaygınlık kazanmıştır. Otobüs firmaları tarafından Türkiye içi uğrak noktalarından biri Konya olmuştur. Bunda dini planda bir kökeni olmasa da manevi planda değer verilen adeta küçük bir hac olarak nitelenen Mevlâna Dergâhı ziyareti etken olmuştur. Ziyaret sonrası yapılan dualar ile yola devam etmek şeklinde Adana İskenderun hattından Suriye, Irak, Hicaz hattı ile Hac ibadeti için otobüs kafileleri halinde toplu gidiş ve dönüş yapılmıştır.

Hacı adaylarına ve yakınlarına hac malzemeleri satışı ve yiyecek içecek ve otel hizmetleri bu bölgede 1970’lerin ortasına kadar devam etti. Bu hareketli gidiş geliş trafiği içinde Konya turizmi ve turistik eşya satışı o dönem merhum Fevzi Halıcı’ nın müthiş organizasyon yeteneği ile prestij kazanan ve uluslararası bir etkinlik haline gelen Mevlâna ihtifalleri ile tavan yapmıştır. Mevlâna hazretlerinin ismini pideye, böreğe, şekere, dükkâna vb. isim koyma şeklindeki absürt ama gerçek olan yanlış işler de böylece revaç bulmuş ve yaygınlık kazanmıştır.

Yani Mevlâna bir ilmi şahsiyet olarak fikirleri, şiirleri, görüşleri ile ele alınıp tarihsel mekân olarak dergâh ve manevi planda ve ilmi eserleri ile değil sema gösterilerinin (aslı ayin-i şerif idi) gölgesinde parasal olarak alınan satılan bir şeye tahvil edilerek ticari ve turistik bir kurnazlık yapılmıştır.

Vilayetten türbeye giden caddenin sağında ve solunda görülen işyerleri ve çay bahçesi şeklindeki düzenlemeler böyle bir zihniyetin ürünüdür. Tarihi binalar yıkılarak açılan alan ile türbe önündeki alan boş kalmış, önce bir kısmı otopark ve fayton, at arabası ve pırpır durağı olmuştur. Alanın bir kısmı da havuz ve yeşil alan düşüncesi ile peyzaj ve ağaçlandırma yapılmıştır.

1980'li yıllarda ise emlak bankası hizasından türbeye kadar refüj ve kaldırımda süz havuzlu, fıskiyeli ve ışıklı peyzaj düzenlemesi yapıldı. Yap boz bağlamında boş durulmadı ve türbe önündeki otopark kaldırıldı. Yerine havuz ve yeşil alan düzenlemesi yapılarak görece ihya edildi. 2000'lerde ise refüj, yol ortasındaki süs havuzu kaldırıldı. 2015'lere geldiğimizde ise yol ortasından durup dururken tramvay geçirdik eski belediyeden türbeye kadar refüjdeki ve cadde boyunca dikilmiş olan ve enfes kokusu ile donatan ıhlamur ağaçlarını ise boş yere tasfiye ettik.

2012'li yıllarda ise cami ve dergâha zarar verdiği gerekçesiyle alan tamamen andezit taşı ile kaplı bir betonarme sahaya ve alana dönüştürülmüştür. Bu durum kamuoyunda ve özellikle sosyal medyada tümüyle menfi bulunmuş ve sürekli eleştirilmiştir. Yaklaştıkça yeşil alan içinde yeşil kubbe görünür gibi deyimler ve ilahiler sükut eylemiştir. Öyle ya andezit taşlar içinde kubbe-i hadra diyecek bir ozan ve şair de olmadığına göre mistik yaklaşımlar iflas etmiş demektir.

Türbe önü ve dergâh etrafındaki tarihi binaların ve meskenlerin trafik, yol açma ve imar bahanesi ile farklı zamanlarda yap boz tahtasına çevrilmesi sonucunda türbe önü tarihi özelliğinden birçok şeyi kaybetmiştir. Vilayet ile dergâh arasındaki caddeden tramvay geçirilerek komple refüjdeki ağaçlar ve yeşil doku kaldırılmıştır.(https://www.yenihaberden.com/siyah-beyaz-fotograflarda-yasayan-konya-14641yy.htm)

Sonuçta ortaya çıkan ve Mevlâna meydanı denilen betondan boş bir alan andezit taşı ile kaplı alanda insanlar hem yazın sıcak ve güneşe maruz kalıp kışın ise soğuk hava ile baş başa kalıp adeta bir ızdırar haline düşmüştür. Talepler ve şikayetler artınca da gölgeliği olmayan beton-metal karışımı oturma grubu konulmuştur. Yine üç beş noktaya ferforje demirden ayaklı büyük saksılara salkım çiçek ekilip kaybolan yeşil doku telafi edilmeye çalışılmıştır.

Son durumda yaz mevsiminde Selimiye cami dışında ve türbe önünde kılınan teravih namazları ve kandil akşamları yapılan ibadet anını çekip sosyal medyada yayınlamak şeklinde bir etkileşimde yaygın olarak görülmektedir. Hatta bu kareler ile kullanılan bir motto ise ilginçtir: “Konya'da gece hayatı bir başka yaşanır” deyip güya ironi yapılmaktadır. Ancak Alev Alatlı’nın deyimiyle bu cümle bir safsata örneğidir.

Türbe önü tarihten bugüne manevi bir etkileşim odağı zikir, fikir ve şükür alanıdır. Sultan Selim camiinde normal ibadetler dışında ne bir toplanma yeri ne bir etkinlik alanı ne de zaman zaman görülen nümayiş alanı olarak kullanılmamıştır. Ancak Mevlâna alanı ve meydanı tasavvuru ile yapılan imar düzenlemeleri sonucunda türbe önünde 21.yüz yılın ilk çeyreğinde saydığımız negatif çizgilerin hepsinin birden yaşandığı bir porte ortaya çıkmıştır.

Türbe önü adeta manevi bir alan olmaktan çıkıp hem açık hava ibadet alanı, hem türbe ziyareti alanı hem de turistik bir meeting alanı olmuştur. Bu seferde heteredoks portrede Konya' lının hiç aşina olmadığı şekilde bazı insanların ve çoğunlukla yurt dışından gelen yabancı erkek ve kadınların heterodoks çizgide raks ettiği ve sema yaptığı bir alana dönüşmüştür. (https://www.yenihaberden.com/service/amp/mevlanayi-ortodoks-ve-heterodoks-bicimde-anmak-14615yy.htm)

Türbe önü bu kentsel dönüşüm sonrasında İranlı ve yerli derviş görünümlü insanların özellikle saat 17'den sonra sufi dans (.!?) raks ve zikr yaparak, tef çalarak cuş-u huruşa gelip ve bir cezbe esrikliği içinde coştuğu bir mıntıka görünümü kazanmıştır. Maalesef üzülerek görülmekte ve zaman zaman basına da yansımaktadır ki geceleri de Üçler mezarlığı tarafında maalesef uygunsuz görüntülere de şahit olunmaktadır.

Türbe önündeki evler deyimine kaynak olan prestijli konaklar ve mütevazi kerpiç evler ise daha kötü durumda olup neredeyse bir elin iki parmak sayısı kadar evler kalmıştır. Kalanlar da apartmana dönerse hiç şaşırmamak gerekir. (https://www.yenihaberden.com/service/amp/turbe-onundeki-evler-14072yy.htm)

Hülasa-ı kelam: “Mevlana meydanı” yerine “Mevlana dergahı ve türbe önü konseptini klasik Konya evleri ve mahalle anlayışı ile koruyan ve ihya eden bir bakış açısına ve imar planı uygulamasına geçilmelidir. Aynı anda mistik ve manevi atmosfere uygun ve yap boz içermeyen bir peyzaj ve yeşil alan düzeni uygulanmalıdır. Şehir ekonomisine katkı ve turistik eksende salt para kazanmaya odaklı bir turizmi değil, inanç turizmi bağlamında bir konsept çerçevesinde sağlıklı adımlar atılması ve Mevlana öğretilerinin somutlaştırılması amaçlanmalıdır. Turizm adına veya başka bir şey adına birçok tarihi değeri ve mekanı kimseye amacı dışında kullanma ortamı sağlanmamalıdır.