Milli maçlar sebebiyle tüm liglere ara verildi. Dolayısıyla bu haftasonunu futbolsuz geçirdik. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçekten can sıkıcı bir haftasonu oldu. Futbol açlığımızı PTT Ligi ile gidermeye çalıştık. Takımımız Torku Konyaspor’un da maçını kazanmasıyla birlikte haftasonunun olumsuz havası bir nebze olsun dağıldı.
Torku Konyaspor istatistiksel olarak kendine çok yakın olan Denizlispor’u rahat geçerek bulunduğu noktanın çok daha ilerisinde bir takım olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Erdal gibi, Ars gibi, Recep gibi, Ömer Ali gibi belki ligin daha üstünde kaliteli ve potansiyelli bir oyuncu grubunun daha yukarılarda olması gerekirdi.
Şer gibi görünen şeylerde de bazen hayır vardır kabilinden hareketle Torku Konyaspor için geçtiğimiz sezonki transfer yasağının ne kadar faydalı bir süreç olduğunu söyleyebilirim naçizane gözlemlerime göre. Çünkü o transfer yasağının kazandırdığı genç yetenekler oynadıkları bir sene içerisinde inanılmaz bir gelişim gösterdi. Takımın; solbeki Muhammet, sağbeki Tolga, stoperi Selim, Ortasahası Recep, şu dönemde sakat olsa da genç yetenek Ali Dere… İsim isim baktığımızda dahi geleceğe dair umut veren isimler bunlar. Ali Dere sakatlığı nedeniyle bu sezonu boş geçti diyebiliriz fakat potansiyeli ve verdikleri malum. Gelecekte başarıyla devam edebilecektir. O’nun dışında şu an halihazırda oynayan diğer saydığım isimler son bir yıl içerisinde inanılmaz bir gelişim gösterdiler. Tüm ligleri takip ediyoruz, yaşları ve potansiyelleri bununla birlikte gelişim göstermeleri itibariyle bu isimler sadece Konya futbolu için değil gelecekte ülke futbolu için de büyük faydalar sağlayacaklardır. Hedeflerini en yukarıya koyabilirlerse onlarda bu potansiyel var.
Bir tanesinden örnek vermek istiyorum, sağbek Tolga ünlü. Tolga, transfer yasağıyla birlikte forma şansı bulmaya başladı. Bir de o mevkiin ilk ismi Hakan Aslantaş Bursaspor’a transfer olunca sağ kanadın gerisi tamamen O’na kaldı. Geçen seneki futbolunu hatırlıyorum da en basit şeyleri bile yapamayan bir Tolga vardı sahada. Neredeyse faydalı hiçbir hareketi yoktu. Bir de bu sezon oynayan Tolga’ya bakıyorum belki en kaliteli Türk sağbeklerden birisi oldu. Bunu başarabilmek için bir cevher olması lazım ama en az onun kadar önemli olan da mantalite ve çalışma hırsıdır, Tolga bunu başardı. Böyle devam ederse futbol sitili olarak çok benzettiğim Gökhan Gönül’le kıyaslanmaya başlar, adı ülke genelinde yankı bulur. Bu bir ütopya değil. Tolga özelinde bu değişimi anlatmak daha kolaydı çünkü diğerleri geçen sezon bana ışık veriyordu fakat Tolga ışık vermeyen tek isimdi. O’nun bu değişimi ve gelişimi takdire şayan doğrusu. Birleşme sonrasında Konyaspor’a katılan Ömer Ali zaten milli takımlar düzeyinde oynayan bir oyuncu, O’nun kalitesi spor kamuoyunca bilinmekte. Yine U 20 milli takımımızın savunmasında oynayan ve son Portekiz maçında da bir gol atan Abdülkerim Bardakçı gibi isimleri düşündükçe ben şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum: Transfer yasağı Torku Konyaspor’a hayırlı olmuştur. Bu noktada Osman Özdemir’e de teşekkür etmek gerekir.
MİLLİ HEYECAN EKSİKLİĞİ
Yazının başında da söylediğim gibi bu hafta milli maç haftası. Futbol artık değişik bir noktaya geliyor. Milli takımlar artık eski önemini kaybediyor. Belki medya yeterince bu havayı oluşturamıyor. Kulüp takımlarının (Fenerbahçe ve Galatasaray) uluslararası arenadaki başarıları ve milli takımın başarısızlıkları da bunda rol oynamış olabilir. Fakat bence bu sorun sadece Türkiye’ye özel değil. Küreselleşme çağında milli takım meselesi insanların zihninde sorgulanmaya başlanıldı.
Türkiye özelinde bakacak olursak, bu kaybolan önemde geçtiğimiz dönemlerdeki milli takım hocalarının milli takıma oyuncu seçerken yaptıkları tercihler ve bu hocaların belirlediği milli takıma seçilme kriterlerinin insanların kafalarında soru işaretleri yaratmasının da ciddi etkisi olabilir.
Milli takıma dair oluşmayan havaya rağmen izin verilmesi halinde başarı sağlanabilir. Daha önceki milli takım başarılarına bakacak olursak hep takımlarımızın başarılarının ertesine rastladığını söyleyebiliriz. 2002’deki başarıda da böyleydi, 2008’deki başarıda da. 2002 öncesinde Galatasaray’ın, 2008 öncesinde ise Fenerbahçe’nin ciddi başarılar yaşadığını düşünürsek bu sezon da bunun olabileceğini söyleyebiliriz. O bakımdan milli takımımıza ve Abdullah Avcı’ya Macaristan karşısında başarılar diliyorum. Bunu yapabileceklerine de inanıyorum.