Yemek, sosyolojik anlamda sadece hayatın idame ettirilmesi için yapılan sıradan bir eylem değildir. Yemek, esasında içinde bulunduğu toplumun kültürünü etrafına yansıtması bakımından oldukça önemli bir kültür ögesidir. Kimi zaman içerisinde inanç ile harmanlanan, hafıza ile kodlanan, toplumsal statü ile belirlenen geniş bir alanın toplumsal hafızasıdır da diyebiliriz.
Bu noktada toplumsal hafızanın sürekliliği açısından ve bunun yanında tarihe ışık tutması bakımından aşure geleneği oldukça önemlidir. Bilindiği üzere aşure; buğday, fasulye, nohut gibi baklagiller ile mevsimine uygun meyvelerin şeker ile harmanlanması sonucu elde edilen bir tür tatlıdır. Farklılıkların bir araya getirilerek harmanlandığı 7’den 70’e hemen herkesin severek tükettiği lezzetlerden biridir.
Bu noktada aşure bir tatlı olmanın ötesinde anlamını derinlerde taşıyan önemli bir toplumsal hafıza aracıdır. Aşure, Müslümanlar için toplumu birbiriyle kucaklaştıran, önemli bir gün olup, bolluğun, bereketin ve paylaşımın simgesidir. Aşure, aziz milletimizin asırlarca Aşurede olduğu gibi farklılıkların ahenk içinde birbiriyle uyumunu örnekleyen geleneğin adıdır. Aynı zamanda dostluk, kardeşlik, sevgi ve muhabbet duyguları içerisinde kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme çabasının da adıdır.
Kadim Anadolu toprakları yüzyıllardır bağrında pek çok dini, dili ve kültürü barındırdı ve barındırmaya da devam etmektedir. Farklı unsurların barış ve huzur içerisinde yaşamaları, Anadolu insanının yüce gönüllüğü ve irfanı, kadim medeniyetimizin mayalanmasında hoşgörünün ana unsur olması sayesinde mümkün oldu. Bu topraklarda yaşayan insanların oluşturduğu denge, farklılıkları ayrılık ve çatışma unsuru olarak değil; zenginlik ve birliktelik olarak gördü. Bu armoni tıpkı aşure gibi ortaya toplumsal bir güzellik çıkardı: Aynı tatları seven, aynı acılara ağlayan ve aynı sevinçleri paylaşan insanlar...
Bunun yanında İslam tarihi kaynaklarında yer alan ve muharrem ayının onuncu gününe atfedilen olaylardan bazıları da Hz. Âdem’in yaratılışı, Hz. İsmail’in kurban edilmekten kurtuluşu, Hz. Yusuf’un zindandan çıkışı, Hz. Yakup’un gözlerinin açılması, Hz. Süleyman’a mülkünün verilmesi, Hz. Davud’un tövbesinin kabul edilmesi, Hz. İsa’nın doğumu gibi anlatılar da kaynağı net olmamakla birlikte onuncu güne kutsallık atfeden tarihsel olaylardan bazılarıdır. Yine İslam tarihinin gördüğü en acı felâketlerden biri olan, Peygamber Efendimiz ‘in torunu Hazret-i Hüseyin'in (r.a.) hunharca katledildiği olay, Muharrem ayının 10. Günü olan aşure gününe denk gelmektedir. Hz. Peygamber’in ehlibeytine duyulan sevgi ve saygının da yeniden hatırlandığı bir gün olması açısından da bizleri bir araya getiren bir kardeşlik ve paylaşma zamanıdır.
Evlerimizde bu günü yâd etme adına pişirdiğimiz, komşularımızla, eşimiz dostumuzla paylaştığımız aşureyi, aslında evrensel anlamda tüm insanlığı bir araya getirecek bir güne dönüştürebiliriz. Mübarek aylardan Muharrem ayının içerisinde bulunduğumuz, bu kıymetli günler vesilesiyle 8 Ağustos Pazartesi günü idrak edeceğimiz Aşure gününde tutulacak oruçların ve yapılacak aşure ikramlarının bilerek veya bilmeyerek işlenen günahlara kefaret olmasını ve toplumsal birlikteliğimize katkı sağlamasını Rabbimden niyaz ederim. Selam ve dua ile…