TOPLU ULAŞIM

Prof. Dr. Önder Kutlu

Kentleşme ve sanayileşme ile beraber insanların eski alışkanlıklarda değişme ve zaman ve mekânla farklı ilişkiler kurması söz konusu olmuştur. Önceki dönemde tarım merkezli geçim kaynağı, sanayi ve ticarete kaymış, insanların alışkanlıklarında ve hayat tarzlarında farklılaşma, bir anlamda özgürleşme ortaya çıkmıştır.

Para ekonomisi de beraberinde geldi. Gene önceki dönemde mübadele ekonomisi varken, yani mal malla değiştirilirken, yeni dönemde insanlar cüzdanlarındaki parayla şehrin, ülkenin veya dünyanın her tarafına özgürce seyahat edebilir hale gelmişlerdir. Bütün bunlar kentleşmenin tartışma konularının başında gelmektedir. Kentler yeni iş alanları, yeni imkânlar sunduğu için değişim kaçınılmaz hale gelmiştir.

Türkiye kentleşme olgusuyla daha çok 1960’lı yıllarda tanıştı. 1950’li yıllarda, özellikle merhum Menderes’in devr-i iktidarında ortaya çıkan sanayileşme ve tarımda makineleşme üretimde ciddi bir artış ve refah seviyesinde yükselme anlamlarına geldi.

Konya’nın sanayileşmesi ve kentleşmesi ise 1980’li yıllarda ortaya çıktı. Önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi 70’li yıllarda şehir, büyük bir ‘köy’ görünümündeydi. Herkes herkesi tanımasa da özellikle ticaretle iştigal eden, belki bilindik bir dükkânı olan bir kısım insanların şehrin büyükçe kısmını tanınma potansiyeli bulunuyordu.

Babamdan biliyorum, çarşıya çıktığımız zaman sağından, solundan geçen neredeyse herkes selam verirdi. Selam tanıdık bir gözle verilirdi. Kolay değil, o yıllarda, mahrumiyet dönemlerinde tüpçülük yapacaksınız. Dükkânınız da Alaeddin Caddesinde olacak.

1980’li yıllarda yoğun biçimde artan nüfus insanların ulaşım sıkıntısını beraberinde getirdi. Gene hatırlıyorum, akrabalarımızdan birisi 1976 yılında Aydınlık Evler’e taşınmıştı da tüm sülale ona kızdı: ‘Nereden buldun bu dağ başını’ diyenlerin sayısı az değildi. Ama evlerinden baktığınız zaman Çimento Fabrikası’na kadar dikili bir taş göremezdiniz.

Konuyu ulaşım meselesine getirmeye çalışıyorum. Kolay değil bu kadar insanı her gün taşımak. İnsanımız mobilize oldu. Eskiden ulaşım bir amaca dönüktü: İşine gidecek, okuluna gidecek. Artık işi olanlar değil, olmayanlar çarşı, pazar geziyorlar. Dolayısıyla artan nüfus bir şekilde taşınmak zorunda.

Bugünlerde bizi sevindirecek bir haber aldık: Ulaştırma Bakanlığı Konya’da şehir içi toplu taşıma mevzuuna el atıyor, kaynak ayırıyormuş. Hükümet uzunca süredir büyük şehirlerin toplu taşıma konusuna eğiliyor. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya’da bu projeleri üstlenen Bakanlık, niçin Konya’da yapmıyor, der ve hayıflanırdım. Ama onun da olacağını öğrenince sevindim.

Şehirde 100 binin üzerinde yükseköğrenim öğrencisi var. Her biri toplu taşıma araçlarını her gün en az iki kez kullanıyor. Etti sana günlük 200 bin yolcu. İlköğretim, ortaöğretim ve diğer eğitim kurumlarını da dâhil edince benim hesabımla günde en az yarım milyon kişi toplu ulaşımı kullanıyor, kullanmak zorunda kalıyor.

Daha canlı ekonomi, daha fazla ticari faaliyet, daha çok ziyaretçi (yerli, yabancı turist), daha çok üniversite öğrencisi istemenin bir külfeti var. Sadece şehrin sakinlerini değil, ziyaretçileri de taşıyacaksınız.

Kolay iş değil, toplu ulaşım. Belediyelerin en temel görevlerinden biri. Kimseyi incitmeden, üzmeden, geciktirmeden gideceği yere ulaştıracaksınız. Her zaman bir B Planınız olmak zorunda. Şöyle oldu tramvay seferleri iptal, böyle oldu otobüs seferleri yapılamıyor, deme lüksünüz yok. Belediyeciliğin cilveleri var: İşler yolundayken, sular akarken, ulaşım sağlanırken insanlar hizmeti pek görmezler. Lakin, aksama halinde eleştiri okları hemen size yöneltilir.

Metropollerin, gelişmiş şehirlerin en önemli kozları, sahip oldukları metro ağı. Metro olmadan olmaz. Şehrin altından ve çok fazla estetik kaygınız olmadan hızlı, güvenilir bir taşıma yöntemi. Dünyanın ilk metrosu 150 küsur sene önce Londra’da inşa edilmiş. Hem de kölelere kazdırmışlar. Zorluk, özellikle Thames Nehrinden kaynaklanmış. Şehrin merkezini ikiye ayıran nehrin altından kazı yapmak, o kadar kolay olmamış. Ama başarmışlar.

Ulaştırma Bakanlığının projeleri arasında yer altı ulaşımının da olacağını öğrenince ziyadesiyle mesrur olduk. Tramvay geçen yüzyılın ulaşım aracıydı. Yer üstünden, belki biraz da nostaljiyle karışık bir ulaştırma aracı. Ayrıca, metronun gidemediği yerlere ‘tamamlayıcı’ bir yöntem olarak düşünülüyor artık.

Haberde beni en fazla mutlu eden nokta, sadece ulaştırma hizmetinin sunulacak olması değil, merkezi idarenin Konya’yı dikkate alması oldu. Bunda Ulaştırma Bakanımız, bölgemizin evladı Lütfi Elvan’ın katkıları büyük. Başbakanımızı saymıyorum bile.

Hâsılı, Konya yeni dönemde daha nitelikli hizmet, daha fazla destek alacak. Ne kadar sevinsek azdır.

Şehir tarihinde ilk kez bu denli mutlu...