Tevbe deterjanıyla arınabilme

Musab Seyithan

İnsanoğlu, iyilik yapmaya da, kötülük işlemeye de kodlanmış bir varlıktır. Bu konuda Hayat Kitabımızda şöyle buyurulur: “Nefse iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki...(91/Şems:8).

Bundan dolayı insan, iyilikle kötülük, haramla helal arasında gelgitler yaparak yaşar. Günah işlemek onun doğasında vardır. Aslolan insanın günah işlememesi değil, günahta ısrar etmemesi ve hemen pişman olup tevbe etmesidir. Rasûlullah (sav) bu konuda şöyle buyurur: Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11).

Yüce Allah da şöyle buyurur: “Onlar ki, bir günah işlediklerinde, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.(3/Âl-i İmran:135).

Demek ki, günahlarımızdan korkmayacağız, şartlarına uygun tövbe etmemekten korkacağız. Tövbe, manevi kirlerden bizi temizleyecek olan İlahî bir deterjandır. Bu deterjanı sağlıklı kullanmak gerekir. Allah katında kabule şayan olacak usulüne uygun bir tövbede şu şartlar yerine getirilmelidir:

Birincisi; kişinin Allah’a yaptığı itaatsizlikten pişman olmasıdır. Yoksa bir günahtan uzak durabilmek için, kişinin kendi kendisine söz vermesi yahut sıhhat, kötü şöhret ve mal kaybı gibi nedenler dolayısıyla şarap içmekten vazgeçmek, tevbe tanımına girmez.

İkincisi, Allah’a itaatsizlik yaptığını hisseden kimse, hemen oyalanmadan/ertelemeden tevbe edip, günahını telafi yoluna gitmelidir. Çünkü Yüce Allah; “Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden pişmanlık getirenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.” (4/Nisa:17) buyurmak suretiyle günah işledikten sonra zaman geçirmeden hemen pişmanlık duyularak yapılan tövbeyi kabul edeceğini vadediyor. Yoksa kıyamete kadar tövbenin kapısı açıktır ama ertelenen tövbenin kabul garantisi yoktur. Duruma göre dilediğini kabul edip, dilediğini etmeyebilir. Allah’ın kabul garantisi verdiği tövbe işlenen günahtan hemen sonra yapılan tövbedir.

Üçüncüsü; tevbe ettikten sonra günah işleyen kimse, tekrar tekrar tevbe edip günah işlememelidir. Bu şekilde davranan bir kimsenin bu davranışı, onun tövbesinin sahte olduğuna bir delildir. Çünkü tövbenin asıl ruhu, insanın işlediği günah sonrasında pişman olmasıdır. Sürekli aynı günahı işleyen kimse, gerçekte pişman olmamış demektir.

Dördüncüsü, samimiyetle tevbe edip, bir daha o günahı işlememeye azmeden kimse, yine de beşerî zaaf dolayısıyla aynı günahı işlediğinde, tevbe ettiği günah tazelenmiş olmaz. Lakin o kimse sonra işlediği günahından tevbe edip, bu günahı tekrarlamayacağına daha bir kuvvetle azmetmelidir.

Beşincisi, kişinin, işlediği günahı her hatırlayışında tövbe etmesi gerekmez. Ancak o kişinin nefsi, daha önce işlediği günahtan hâlâ haz alıyorsa, o takdirde tekrar tekrar tövbe etmelidir. Ta ki o günahını hatırladığında pişmanlık duyana kadar… Bu bakımdan gerçekten Allah korkusuyla, işlediği günahtan tövbe eden kimse, artık o günahından haz almaz. Çünkü o, Allah’a itaatsizlik yapmıştır. Ve buna rağmen işlediği günahtan haz almaya devam ediyorsa, bu onun kalbinde, Allah korkusunun henüz kök salmadığının işaretidir. (Bkz. Mevdudi, Tefhimü’l Kur’an, 6/408).

İşlenen günah kul hakkı içeriyorsa, kul hakkından da arınıp kurtulmak gerekir. Bu hak, mal ve benzeri bir şeyse, o sahibine geri verilmelidir. Yok eğer “zina etti” diye iftira atmak veya birini gıybet etmek suçu ise, o kimseden af dileyip helallik alınmalıdır.

Tövbenin “içten gelerek samimice yapılması gerekir” dedik. Buna “Nasuh” tövbe denir. Rabbimiz bu konuda da şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Nasuh bir tevbe ile/içtenlikle ve kararlılık içinde Allah’a tövbe edin.” (66/Tahrim:8).

Nasuh tövbe”; “Bir günah işlendiğinde, samimi olarak günahtan pişmanlık duyup, Allah'tan af dilemek ve bir daha o günahı işlememektir.”

Tövbe etmek için belli bir zaman ve mekân şartı yoktur fakat Kur’ân-ı Kerîm’de seher vakitlerinde tevbe edenler övülmüşlerdir. (Bkz:3/Âl-i İmran:17). Kabul garantisi olan tövbe, işlenen günahtan hemen sonra yapılandır.

Tövbeyi ertelemenin acı sonucunu Rabbimiz şöyle bildiriyor; “Kötülük işlemeye devam eden, ölüm gelip çatınca da ‘Artık tövbe ettim’ diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerin tövbesi geçersizdir.” (4/Nisâ:18). Demek ki yakayı ecele kaptırdıktan sonra tövbe etmenin faydası yoktur.

Anlaşılıyor ki tövbenin özünde pişmanlık vardır. Hakiki bir tevbe için nefsin kendisi ile hesaplaşması, mücadele etmesi gerekir. Günah işleyen bir insan, tövbe etmek amacıyla aracısız olarak doğrudan doğruya Rabbine yönelmelidir. Bunun herhangi bir engeli veya ön şartı da yoktur.

Allah’ın affetmeyeceği bir günah ve günahının büyüklüğü sebebiyle tövbe kapısı yüzüne kapanacak bir günahkâr yoktur. Çünkü Allah’ın af ve mağfireti çok geniş ve büyüktür. (Bkz. Necm:32)

Kul, tövbe ile günahlarından arınarak âdeta aslî ve fıtrî temizliğine geri dönmüş olur. Zira Peygamber Efendimiz, “Günahtan tövbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Zühd, 30).

Rasûlullah (sav); “Benim de kalbime gaflet çöküyor. Ben de Allah’a günde yüz defa istiğfar ediyorum” buyurmuştur. (Müslim, Zikir 41). Bu durum karşısında biz de; “Benim sevgili peygamberim, hiç günahı olmadığı halde her gün bu kadar tövbe ederse, günahlara boğulmuş olan ben, binlerce defa tövbe ve istiğfar etmeliyim. Hiç olmazsa Efendi’min bu sünnetine uyarak her gün yüz defa tövbe ve istiğfar etmeye çalışmalıyım” demeliyiz.

Unutmayalım ki tevbe etmenin insan hayatındaki rolü pek büyüktür. Zira insan, tövbe sayesinde Allah’a yönelip imanını kuvvetlendirerek yeniden hayata bağlanır, ümidini ve yaşama isteğini devam ettirir. Ne mutlu İlahî tövbe deterjanıyla arınabilenlere!

Tövbelerinizin kabulü dileklerimle şimdiden Ramazan bayramınızı can-ı gönülden kutlar, yurdumuz ve İslam âleminin uyanışına vesile olmasını Yüce Mevlâ’dan niyaz ederim.