İslam, barış içinde yaşanan bir dünya kurmak ister. İnançlara yapılan baskı ortadan kalkıncaya kadar mücadeleyi emreder. İnançlara yapılan baskıyı “öldürmekten daha beter” görür. Güçlünün değil, haklının üstün olduğu bir dünyayı inşa etmek ister. Hakka karşı zulmü hâkim kılmak isteyenlere, topluca karşı çıkmayı emreder.
Maalesef zalimle mazlumun mücadelesinde, her zalim kendi zulmüne destek verecek birini arıyor ve buluyor. Fakat şurası asla unutulmamalı ki zulmeden de zalimdir, zulme destek veren de zalimdir. Bir yerde zalimin varlığı, onun zulmünü sineye çeken, onun zulmü karşısında susmayı tercih eden mazlumun varlığına bağlıdır. Ona destek olan mazlum olmadıkça zalim hiç bir zaman varlığını sürdüremez.
Yüce Rabbimiz, Müslümanlardan bir topluluk, hukuk tanımayıp diğer bir topluluğa savaş açarak zulüm işlemeye kalkıştığında, diğer Müslümanları göreve çağırıyor ve şöyle buyuruyor: “Eğer mü’minlerden iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz. Eğer biri diğeri üzerine saldırırsa, saldıranlarla Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar savaşınız. Eğer dönerlerse aralarını adâletle bulunuz, âdil davranınız, şüphesiz Allah adil davrananları sever.” (49Hucurat:9)
Şeytanın vesvesesi, hevâ ve heveslerin ön plana geçmesi ve nefislerin azgınlaşması sebebiyle Müslümanlar birbirlerine savaş açabilir, iki Müslüman grup karşı karşıya gelmiş olabilirler. İşte böyle bir durumda, iki savaşan Müslüman grubun dışında kalan Müslümanlardan Rabbimiz şunu istiyor: “Ey Müslümanlar, o iki Müslüman grubun arasını ıslah edin. Onların arasını düzeltip barıştırın. Savaşlarına engel olun. Onları seyretmeye kalkışmayın. Hemen aralarına girip elinizden gelen tüm gayreti göstererek onların aralarını bulun. Aralarında adâleti gerçekleştirin. İki tarafa da nasihat edin, ihtilâflarını halledin, iki tarafı da Allah’ın hükmüne çağırın.”
İşte bu ayet dünya Müslümanlarına “İslam Birleşmiş Milletlerini” kurun. Dünyanın gündemini belirleyin. Siz bir araya gelmezseniz “Birleşmiş Milletler” adıyla bir araya gelen müstekbir zalim devletlerin ve dünyanın en acımasız kan içici ülkesi ABD’nin oyuncağı olursunuz. Bu dağınıklığınızla onların oyununu bozamazsınız mesajı vermektedir.
Bu mesajı alan merhum Erbakan hocamız siyasi hayatı boyunca, “İslam Birliğinden, İslam dinarından, İslam Ortak pazarından” bahsetti. Bunun gerçekleşmesi için canhıraş bir mücadele sürdürdü. Erbakan hocamızın bu ideal projesinin hayata geçebilmesi için halkı Müslüman ülkelerin başına, mevcut kukla liderlerin gidip Sayın Erdoğan ve Mısır’ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı merhum Muhammed Mursî gibi milli liderlerin gelmesi gerekmektedir. Bu da zor ama imkânsız değildir. Birinci dünya savaşında kanlı bıçaklı olan ve bir daha, bir araya gelmeleri imkânsız zannedilen Batılı ülkeler, Avrupa Birliği çatısı altında birliktelik oluşturmuşlarsa, Müslümanların İslam Birleşmiş Milletlerini kurması neden imkânsız olsun? Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Buraya kadar dediklerimizden bir şey anlamayanlara açıkça diyoruz ki, İran beslemesi Haşdi Şabi terör örgütü ve onu sevk ve idare eden Kasım Süleymanî’nin Irak, Suriye ve Yemen’de Müslüman kanı akıtılmasında gösterdiği vahşeti, Müslümanlar önlemezse, Allah, bir zalimi diğer bir zalime musallat kılarak önler ve önlemiştir. Bu ilahî bir kuraldır. Yüce Rabbimiz Hayat Kitabımızda “İşte biz, kazandıkları suç yüzünden zalimlerin bir kısmını, bir kısmına böyle musallat ederiz.” (6Enam:129) buyurarak bu gerçeğe dikkatlerimizi çekmektedir.
Rasûlullah da (sav); “Bir zalimi görüp de zulmüne engel olmayan insanları Allah, umumi bir azaba maruz bırakır” uyarısında bulunmuştur. (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’ân, 5)
“Düşmanla savaşırken bile, çocukları, kadınları, din adamlarını öldürmeyi yasaklayan” peygamberin ümmeti olduğumuz iddiasına rağmen, mezhep farklılığı bahanesiyle Irak ve Suriye’de, hendeklere atılıp diri diri yakılan Uhdud ashabına zulmedenlerin zulmüne benzer işkenceler yapmıştır Kasım Süleymanî’nin milis gücü Haşdi Şabi canileri… Müslümanlığı insanlığın bir üst kademesi sayarsak, gözlerini kan bürümüş bu katillerin insanlıktan bile nasipleri olmadığı açıktır.
Dolayısıyla İran sempatizanları ağıtlar yaksa da, su testisi suyolunda kırılmıştır, ava giden avlanmıştır. Bir katil, başka bir katil eliyle katledilmiştir. Allah, bir zalime, ondan daha zalimi musallat kılarak yok etmiştir. İnşallah bir gün, o en büyük zalim ABD’yi de yok edecek bir güç ortaya çıkacaktır. Çünkü “Zulm ile âbâd olunmaz”, “Zulm ile âbâd olanın ahiri berbat olur”, “Zulüm payidar olmaz”, “Zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı vardır.” Allah, mühlet verir ama ihmal etmez.
Fıkıhçı Prof. Dr. Faruk Beşer hoca 03 Ocak 2020 tarihinde tweeter hesabında; “Amerika’nın gelip bir İslam ülkesinde kovboyluk yapması kanımıza dokunuyor. Ama Süleymanî, acımasız bir zalimdi ve Suriye’de binlerce Müslüman’ın kanını akıttı. Keşke onu Allah’ın adaleti cezalandırsaydı. Keşke Müslümanlar, bir zalimi öldürdüğü için asıl zalime alkış tutmasalardı” diyor.
Genel olarak bu tespite katılsak da, Süleymanî’nin katli, yukarıda mealini verdiğimiz Enam suresi 129 uncu ayete göre “Allah’ın bir zalime, büyük bir zalimle dur demesi” olduğundan, Allah’ın dünyadaki adaleti tecelli etmiştir. Ahiretteki hesabı ayrıca görülecektir.
Müslümanlar, Kur’an’ın sesine kulak verip dünyada bir güç haline gelerek Hucurat suresi 9 uncu ayete göre hareket etmedikleri sürece Allah, zalimi zalime musallat kılarak dünyadan pisliğini temizleyecektir. Çünkü terörle gelen terörle gider. Sünnetullah gereği mazlumlar bir araya gelip güçlü olana kadar, zulmedenler kendileri gibi zalimler tarafından ortadan kaldırılır. Son tablo da bunu gösteriyor.