Özellikle soğuk savaş döneminden sonra Rusya’nın dağılması sonucu olarak ABD dünyanın süper güçlü ülkesi olmasını beraberinde getirerek artık gücünün kendisine verdiği güvenle dünyanın jandarması görevini üstlenerek yeni bir dönemi başlatmış oldu. Özellikle 11 eylül terör saldırılarından sonra bütün stratejilerini değiştirerek dünyadaki dengeleri değiştirmeye başladı. Özellikle El kaide bağlantısı var diye önce Batının kontrol edemediği nükleer güce sahip Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin ortasında bulunan Afganistan dağlarındaki Usame bin ladin adlı Suudi bir teröristi bahane ederek Afganistan’a yerleşerek karakolun birini buraya koyarak yukarıda isimlerini zikrettiğimiz devletlere komşu oldu, ardından tekrar El kaide bağlantısı bahane edilerek Irak ile savaşa giren ABD , bu ülkeye sözde demokrasi getireceğini vaad ederek kaos ortamına girmesine sebep oldu. ABD tüm bunları yapmasına sebep olarak 11 eylül terör saldırısını gösterince tüm dünya buna ses çıkarmadı hatta destek verdi. Buradan hareketle ABD kendisine yapılan terör saldırısının olumsuz sonuçlarını kendi lehine çevirerek bu durumdan kendisine olumlu bir geri dönüş ve politika sinsilesi sağladı. Bu da Suriye’de ortaya çıkan kaos ortamından sonra çeşitli terör gruplarının türemesine sebep oldu. Bu terör grupları arasında en önemlisi DAEŞ’dir , ancak ABD 11 eylülde kendisini vuran terörü unutarak düşman ilan ettiği bir örgütü yine başka bir örgütle mücadele yolunu seçmesi hala Amerika’nın orta doğu üzerindeki politikalarının tutarsızlığını göstermesi açısından önemlidir. Bu ya bir tutarsızlık veya bir plan bunu önümüzdeki yıllar gösterecek. Peki bu politika ile neyi amaçladığı konusu ise ileriki dönemlerde mutlaka ortaya çıkacaktır ancak hangi ülkeleri etkileyeceği ve içine alacağı belirsiz bir politika . Amerika bu politikaları ile bölgede Müslüman ülkelere tek model olan Türkiye’nin istemediği terör örgütü PYD’ye destek politikasının da bizi endişelendirdiği bir gerçektir. PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir devlet oluşumu hayal ettiğini tüm dünya bilirken neden Türkiye gibi bir müttefikinin itiraz etmesine karşın ısrarla PYD’ye destek vermesinin sebebi nedir? Türkiye’nin ısrarla güneyinde bir oluşuma izin vermeyeceğini ilan etmesine karşılık ABD bu itirazlara , DAEŞ ile mücadele de başarılı olan PYD’dir demesi yine aklımıza başka oyunları ve olması muhtemel politikaları getirmektedir.
Geçtiğimiz günlerde elli Amerika vatandaşının hayatını kaybetmesine sebep olan ve 11 eylülden sonra ABD tarihinin ikinci büyük terör saldırısının Orlando kentinde gerçekleşmesi ile artık süper gücün Suriye politikasının ve PYD ye vereceği desteğin geleceği konusunda kuşkularımızı artırmıştır. Önümüzdeki günlerde Daeş ile mücadelede PYD’ye desteği artıracağını düşündüğümüz bir dönem olması halinde Suriye çıkmazı daha karmaşık bir hal alırken bu karışıkların Türkiye’ye sıçratılmak istendiği ve ABD ‘nin müttefik olarak Türkiye’yi zora sokacak hamleleri olarak görmek gerekir. Bir başka açıdan bu saldırıya bakarsak , Sayın Cumhurbaşkanımızın terörün dini, dili, ırkı olamaz söylemlerine karşılık Amerika ve batıda yükselen İslamofobiyi savunan çevrelerin elini güçlendiren bir saldırı olması bakımından önemli bir dönemece girdik. Batının ve Amerika’nın önümüzdeki dönemlerde seçim yapacak olması İslamofobiyi destekleyenlerin ekmeğine yağ süren bir saldırı olmuştur. Bu ay İngiltere AB den çıkmayı oylayarak kendisine bir yol çizecek ilginç olan ise birlikten çıkmayı isteyenlerin kampanyalarında Türkiye ve İslam düşmanlığı üzerine yer vermeleri ve benzer şekilde ABD başkanlık seçimlerinde D. Trump’ın Müslümanları Amerika’ya girmelerine izin vermeyeceğiz gibi sözleri seçim kampanyasında ellerini güçlendiren bir saldırı olması bakımından önemlidir.
Bu saldırı Amerika ve batının Ortadoğu'yu şekillendirmek için eline bir koz daha vermiştir. SAYGILARIMLA