Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine sayılı günler kala adaylar ve ittifaklar netleşirken doğal olarak taraflar arasındaki rekabet de kızışıyor.
Ne yazık ki, seçimler öncesi algı operasyonları ve asılsız iddialar ile seçmenleri yönlendirme çabaları yoğunlaşıyor.
Daha önce defalarca cevaplandığı halde Cumhur İttifakı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite mezunu olmadığı ve diplomasının bulunmadığı iddiası yeniden ortaya atıldı ve İletişim Başkanlığı iddiaları yalanlayarak Erdoğan’ın diploması ile üniversite mezunu olduğunu gösteren başka belgeleri yayınladı.
Aslında bu tür iddialara itibar edip cevap vermekle vakit kaybetmemek gerek.
Çünkü iddia sahiplerinin amacı üzüm yemek ve kendilerini ikna edecek bir kanıt bulmak değil, bağcıyı dövmek ve gündem saptırmak.
Yayınlanan o kadar belgeye ve kanıta rağmen papağan gibi aynı nakaratı tekrarlayacaklarından şüpheniz olmasın.
FETÖ’cüler başta olmak üzere Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayının destekçileri tarafından sosyal medyada gündeme getirilen asılsız iddiaların amacı HDP’nin Kılıçdaroğlu’na koşullu desteğini perdelemek ve gündemden düşürmek.
CHP’lilerin bölücü terör örgütü yandaşlarıyla işbirliği yeni değil.
Terörle iltisaklı isimlerin ve bölücü siyasi hareketlerin büyümesinde 12 Eylül askeri darbesinin ardından kapatılan CHP’nin devamı olarak kurulan SHP’nin rolü inkâr edilemez.
Ekim 1989'da Paris’te PKK’nın düzenlediği toplantıya katılan 7 milletvekili SHP’den ihraç edildi ve ihraçları tasvip etmeyen diğer bazı milletvekilleri de partiden istifa etti.
Erdal İnönü liderliğindeki SHP’den kopan isimler terör örgütüyle ilişkili ilk siyasi parti olan Halkın Emek Partisi (HEP)’i kurdu.
Yüzde 10 barajı sebebiyle HEP’in 4 ay sonraki seçimlerde TBMM’ye girmesi imkânsızdı.
O günün CHP’si konumundaki SHP, PKK’lı isimleri kendi listelerinden seçime sokarak terör örgütü yandaşlarını Meclis’e taşıdı.
Daha sonra o çizgideki partilerin biri kapanırken diğeri kuruldu.
HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP derken HDP’ye kadar geldi.
Önceleri bölücü terör örgütünün siyasi kanadı gibi faaliyet gösteren partilerin oy oranı yüzde 4 veya 5 civarındaydı.
Oy oranını artırmak için HDP projesiyle radikal sol partiler partiye eklendi.
CHP’nin ve FETÖ’nün de desteğiyle HDP’nin oy oranı yüzde 10’un üzerine çıkarıldı.
Böylece Kandil’den aldığı talimatlara göre politika yapan bir parti Türk siyasetinde kilit konuma gelmiş oldu.
Bugün gelinen noktada HDP’nin Altılı Masa’yı domine ettiği ve muhalefeti rehin aldığı söylense yalan olmaz.
Fakat en kötüsü muhaliflik ayağına terör örgütü yandaşlığının iyiden iyiye meşrulaştırılıyor olması.
Farkında mısınız bilmiyorum; artık CHP’liler gibi Altılı Masa’nın diğer ortakları da HDP’yle yan yana görüntü vermekten çekinmiyor.
Hatta televizyonlara çıkıp Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması halinde Öcalan’ın serbest bırakılacağını söyleyen HDP’nin de vatansever olduğunu öne süren İyi Partili sözde milliyetçiler var.
Bütün bunlar Erdoğan’ı devirebilmek uğruna yapılıyor.
“Terör örgütü bile kendi propagandasını bu kadar yapmamıştı ve kendisini aklamaya çalışmamıştı” desek abartmış olmayız.
Geçmişte SHP’nin bölücüleri Meclis’e taşıması gibi bugün de CHP ve Altılı Masa’daki müttefikleri can çekişen terör örgütüne hayat öpücüğü vermek ve Kandil’den emir alan isimleri devletin önemli kurumlarına yerleştirmek istiyorlar.
Bu hedeflerine ulaşabilmek için de terör örgütüyle bağlantılı olmayı gayet normal bir şeymiş gibi göstermeye kalkıyor ve Türkiye’ye çok büyük kötülük yapıyorlar.