Terörün vurduğu ülke ve insanlar, İslam coğrafyası ve Müslümanlar. Algı operasyonları yapıp, ağlayıp, sızlayıp, Müslümanlara terörist diyen kim? Batı ülkeleri…Hem suçlu, hem güçlü kuralı maalesef burada da işliyor…
Aslında oyunu çok basit kurguluyorlar. En cahil bireyin anlayabileceği basitlikte. Önceki örneklerden ders almadığımız için de yeni oyunlarının, eskinin bir tekrarı veya tarihin bir tekerrürü olduğunu kavrayamayan kendi insanımızla baş başa kalıyoruz. 2003 yılında Irak ve Afganistan’ı vurmak için kurdukları, desteledikleri, silah verdikleri El-Kaide’nin esamesi okunmuyor şimdi. El-Kaide, işgal edilecek ülkelerin bahanesi oldu. Irak ve Afganistan işgal edildi. El-Kaide bitti. Geride işgal edilmiş iki İslam toprağı ve öldürülmüş milyonlarca Müslüman kaldı…
Sırada Suriye var…
Yeni oyuncağın adı DEAŞ…
Yeni kurban Suriye’nin işgal edilmesi ve parçalanması, iç savaşın yıllarca sürmesi için DEAŞ’ı batılı ülkeler kurdu. Bu tespiti birçok Batılı düşünür ve politikacı da yaptı. DEAŞ’ı kuranların, büyüten ve destekleyenlerin planlarını bozacak tek güç ise Türkiye. Bunu bildikleri için, iç ve dış kamuoyunda, “Türkiye DEAŞ’ı destekliyor” propagandasını yoğun bir şekilde yaptılar. Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeler karşısında elini/kolunu bağlamayı amaçlıyorlar. Kuzey Suriye’nin PYD’nin kontrolüne geçme sürecinde bunu yaptılar ve başardılar. Türkiye, “DEAŞ’ı destekliyor” propagandası karşısında gelişmeleri seyretmek zorunda bırakıldı…
Türkiye, kendi kamuoyunu terörü desteklemediğine ikna etmeye çalışırken, MİT tırlarını durduran savcılara, askerlere hesap verirken, Batı, Suriye’de operasyon üstüne operasyon yapıyordu…
“Türkiye DEAŞ’ı destekliyor” propagandası ile kamuoyunu harekete geçiren Batı ülkeleri, kendi pozisyonlarını saklama gereği bile duymuyorlar. Fransa, meclisinde terör örgütü temsilcilerini konuştururken, terör örgütü liderleriyle devlet başkanlarını saraylarda görüştürürken bunu kamuoyunun gözü önünde yapıyorlardı… Bu iki yüzlü tutumun failleri, Türkiye’nin tüm terör örgütlerine karşı ilkeli duruşunu kavramaktan acizdirler…
Türkiye 40 yıldır terörle mücadele ediyor. Türkiye’nin ve dünyanın değişik yerlerinde teröre karşı mücadele eden ülkelerin karşısında hep Batılı ülkeler olmuştur. Gizli askeri üslerde eğittikleri terör liderlerinin etrafına dokunulmazlık duvarı örenler, örgütünün insan kaynaklarına ve silah tedarik kaynaklarına ulaşmalarında da aktif rol alıyorlar.
Doğurdukları “Terör çocuğunu” musallat edecekleri ülkenin kapısına bıraktıklarında, artık ete, kemiğe bürünmüş, silahı, adamı ve parası olan bir terör yapısıyla baş başa kalıyoruz. Doğurdukları “terör çocuğunu” emzirme konusunda da titiz ve organize bir çalışma olduğu apaçık ortada. Örneğin DEAŞ’ın lider kadrosu ABD, İsrail ve İngiltere tarafından emziriliyor. Savaşçı ihtiyacı Avrupa’da gettolara hapsedilmiş Müslüman gençlerden sağlanıyor. Hapsedildikleri gettodan cennete gideceklerine dair ellerine verilen biletle Müslüman gençler kendilerini DEAŞ’ın kamplarında buluyorlar. Dönmek istediklerinde ise ellerine verilen biletin sadece gidiş olduğunu fark ediyorlar…
Tabi insanın, savaşın olduğu yerde ekonomi ve para da olacak. Bunun için kaynak gerekiyor. Musul’u tek mermi sıkmadan teslim etmek, Suriye’nin petrol bölgesinin anahtarlarını DEAŞ’e vermek için yerli işbirlikçilerin devreye girmesi hiç de zor değildir.
Sonrasını biliyorsunuz…
Yerinden, yurdundan edilen milyonlarca masum insan. Denizde boğulan onlarca çocuk. Ölümü topraklarında bekleyen halkın beklentisi de gecikmeden yerine getiriliyor. Bu konuda terör örgütlerinin yetersiz kaldığı veya işini hızlı yapmadığı gibi bir kanaat oluşursa, oyunun yönetmeni olan batı bizzat devreye girerek, insanların üzerine ölüm kusmakta en ufak bir tereddüt göstermiyor.
Oyun bu kadar kolay ve basit kurgulanıyor. Bize sadece seyretme rolü veriliyor. Biz de rolümüzün hakkını vererek, hiçbir şeyi sorgulamadan, hiçbir şey sormadan oyunu ellerimiz parlarcasına alkışlıyoruz.
Batı, doğurduğu, beslediği, emzirdiği, büyüttüğü “terör çocuğunu” kimsenin öldürmesine izin vermiyor. Çocuğun işlevi bitince, onu öldürüp gömen de yine kendisi oluyor. Ancak yerine yenisini doğurmayı da ihmal etmiyor…
Bu döngü Batı’nın varlığını devam ettirmenin olmazsa olmaz işleyişi olmuş. Bu döngüyü kırmadan, bu “terör çocuğunu” anne karnında öldürmeden İslam ülkelerine ve Müslüman halkalara rahat yok…