Pazar günü Türkiye yeni bir sistemin yolunu açarak değişime evet dedi.
Tam referandum bitti, bütün tartışmalar sona erecek derken değişimden korkanlar soluk almadan yeni tartışmalara imza attılar.
Aradaki farkın az olmasıyla kendini teselli eden CHP, yeni iftiralarla ve içi boş iddialarla değişimi isteyenlerin sevincine gölge düşürmeye çalışıyor. Oylama sonuçlanır sonuçlanmaz sert bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, hayır kesiminin gazını almak zorunda hissetti galiba kendini. Gerginliği her halinden belli olan Kılıçdaroğlu, kurulmuş saat gibi mühürsüz pusula, mühürsüz sandık deyip durdu. Bir tane olumlu ve birleştirici bir mesaj vermedi. 8 seçim kaybeden CHP genel başkanı, anlaşılan bükemediği bileği öpmeyi hala öğrenememiş. Her seçimde kaybetmesine şaşırmamak lazım.
Referandumda çıkan evet oranına bakıldığında MHP fire vermiş gibi görünüyor. Bunda da Bahçeli’nin referanduma 3 gün kala eyalet sistemi tartışmalarına katılmasının etkisi olabilir. Bahçeli’nin bu ifadelerini yol kazası olarak değerlendirebiliriz. Ancak yine de MHP liderinin yeni sistem için, Türkiye’nin geleceği için gösterdiği çabayı asla unutmamak gerekir. Nitekim Bahçeli, referandum öncesinde verdiği desteği sonuçlar açıklanınca da sürdürdü: “Türkiye demokrasi sınavından alnının akıyla çıkmıştır, zaman birlik zamanıdır” diyerek Kılıçdaroğlu’nun hiçbir zaman gösteremediği devlet adamlığını gösterdi.
16 Nisan halk oylamasında evet ve hayır tercihlerinin birbirine yakın olmasını toplumda bir kutuplaşma olarak değerlendiren fırsatçı çevreler, acaba buradan bir kaos çıkar mı diye ellerini ovuşturanlar hiç boşuna uğraşmasın, buradan bir kaos çıkmaz. Bu bir tercih meselesiydi ve halk tercihini yaptı. Bu, golü atanın maçı kazandığı bir yarıştı. O yüzden sonuçların yakın olması hiçbir şeyi değiştirmez. Demokrasi de bu değil mi zaten? Çoğunluğun iradesi ne isterse o olur.
İlla da bir kutuplaşmadan bahsedeceksek, değişimi isteyenler ve değişimden korkanların ayrı kutuplarda olmasından bahsedebiliriz. Değişimden korkanlara şunu söyleyebiliriz ki “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”. Korkmayın.
Bizim referandumu batı basını çok yakından takip etti. Ama sonuç istedikleri gibi çıkmadı, boşuna o kadar mesai harcadılar. Sonucu beğenmedikleri oylamanın ertesi günü attıkları sert başlıklardan da belliydi. Fransa’da çok okunan bir gazete manşetinde “Türkiye bölündü” diyordu. Dünya’da oluşturmak istedikleri algı bu zaten. Ortadoğu’nun, İslam Devletleri’nin umudu olan Türkiye artık bölünmeliydi, ama olmadı işte.
Yunan basını da sonuçlar arasındaki farkın az olmasına dikkat çekiyor ve bu durumun Türkiye’de istikrarsızlığa yol açacağından endişe ediyordu. ‘Yunanlı dostlarımız’ meğer bizi ne kadar da düşünüyorlarmış, gözlerimiz yaşardı.
Washington Post ise “Erdoğan’ın Zaferi” başlığını atarken, küçük fark bölünüşlüğün göstergesi diyordu. Diğer Avrupa ülkelerinin gazetelerini ayrıca incelemeye gerek yok, çünkü hepsi ağız birliği etmiş gibi ‘Türkiye’nin bölündüğünü’ söylüyor.
Ama hepsi kuru gürültü. Türkiye bölünmüyor aksine her zamankinden daha fazla birlik oluyor ve daha fazla güçleniyor.
16 Nisan akşamı Türk televizyonlarının durumuna baktığımızda çok da şaşırtıcı bir tablo yok.
Haberde iddialı olan Show TV ilk sonuçları verdikten sonra rakamları banda alıp normal yayın akışına devam etti. TV 8 ve Flash TV rakamları banttan vermeye bile gerek duymadı. Sanki başka bir dünyada yaşıyormuş gibi yayınlarına devam ettiler.
Kanallardan bahsetmişken Fox TV’nin uğradığı hayal kırıklığı görülmeye değerdi. “Acılarını paylaşıyoruz”
16 Nisan’dan önce yapılan tartışmalardan biri de idam konusuydu. İdamın gelmesinden korkan Avrupa, şimdiden Türkiye’yi tehdit etmeye başladı ancak bunlar boş tehditler. Artık Avrupa Türkiye’nin umrunda bile değil. Şunu bir anlasalar sorun kalmayacak zaten.
Artık önümüze bakma zamanı. Bundan sonra iktidarıyla muhalefetiyle birlik olup tüm milleti kucaklama zamanı. Ancak böyle bir yaklaşım bizi daha da ileriye götürebilir.