Her geçen gün artarak hayatımızda yer alan ve aynı zamanda tüm insani duygularımızı çalan olmazsa olmazımız dediğimiz bir teknolojinin esiri olmaya başladık.
Hayatımıza sinsice giren hemen hemen günümüzün yarısından fazlasını gasp edip farkına varmadan birçok insani duygularımızın da kaybolup yok olmasına yol açıyor.
Şöyle bir eski günlere gidelim…
Eskiden günlerce yolunu merak ile gözlediğimiz mektuplarımız vardı.
Farklı şehirlerde akrabalarımızın hasretini çekerdik, yüzlerine hasret kalırdık.
Birisini aradığımızda telefonla ona ulaşamadığımızda, arandığından haberi dahi olmuyordu.
Dışarıya çıktığımız da kimse bize ulaşamıyordu.
Özel günlerde, çiçekleri çiçekçide yaptırıp kendimiz hediye ediyorduk.
Düğün davetiyeleri kapıya kadar götürülürdü.
Fotoğraf çekiyorduk ve bahtımıza ne çıkacağına dair bilmeden rulonun aylarca dolmasını bekleyip fotoğrafçıya götürüp tap ettiriyor, fotoğraf albümlerimize hatıra olarak koyup, eşimiz dostumuz bize gelince gösteriyorduk ve büyük bir heyecanla birlikte anılarımızı tazeleyerek bir fotoğraf karesi üzerinden saatlerce sohbet ediyorduk.
Ah ne güzeldi o günler der gibisiniz şu an…
Evet, O günlerimiz daha içten daha samimi ve daha masumdu.
O günlerimiz, o duygularımız ve özgürlüğümüz maalesef Teknoloji ile elimizden alındı ve alınmaya devam ediyor.
Nerede o özlemle merakla beklediğimiz mektuplar, telefondaki mesajlara bakıp cevap dahi vermek istemiyoruz.
Özlem denen duygu kalktı, çünkü her an herkese ulaşma imkânımız var hatta canımız isterse video konferansı yapıp birçok kişiyle aynı anda görüşme imkânımız varken neyin hasretini çekeceğiz?
Hiç kimsenin bize dışarıya çıktığımızda, her an her saniye ulaşma lüksü yoktu.
’’O telefon çaldı görmedin mi aradığımı?’’ diye kimse psikolojik baskı kuramıyordu üzerimizde ama o telefon cebimizde olduğu sürece sürekli bir hesap vermek zorunda gibi kendimizi hissediyoruz bu noktada da aslında teknolojinin bizim özgür alanımızı nasıl gasp ettiğini görüyoruz.
Teknolojinin İnsanlardan alıp götürdüğü şeyleri gördükçe, insanlığın git gide yok edildiği, acı gerçekle yüz yüze kaldığımız yerlerden biride sosyal medya mecrası.
Tuhaf mı geliyor kulağınıza… ? Gelmesin… ! Acı ama gerçek.
Çocuklar bile ebeveynlerine hesap sorar hâle geldi.
İnsanlar rant, şan, şöhret peşinde, gerçek hayattan uzak hayâller âleminde yaşayan nice insanlar var.
Telefon denen cihaz size her şeyi kolaylaştırıyor diye düşünseniz de asılında tam tersi kendisine bağımlı birer köle haline getirdi!
Teknolojini hayatımıza girmesiyle birlikte birçok insani duygularımız körelmeye başladı; Özlem, hasret, saygı, sevgi edep, adap ahlâk vs.
Sadece körelmeye başlamadı bir adım daha öteye gidelim, ahlâk çökmeye başladı!
Toplum olarak bunun önlemini almak zorundayız, her bir ebeveynin kendine görev olarak addetmesi lâzım.
Ahlâk üzerinde durun önce kendimizin sonra evlatlarımızın.
Yoksa bununla birlikte gençlerimizin dini inançları yok olmaya başlayacak ve bir nesil yok olacak.
İnsan olarak fıtri yapımızdan uzaklaştırılıyoruz ve sinsi bir oyunun içine çekildik ve çekilmekteyiz.
İnsanın yapısı gereği Allâh’ın verdiği insani duygulara ihtiyacı var, en çokta merhamete, merhametini kaybeden insan her şeyi yapar ve yapmaya da hazır olur, çünkü merhameti olmayan sıfırı tüketmiştir.
Merhamet duygusu da ancak Allâh’a yaklaşmakla olur
’’Biliniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzûr bulur’’
( Ra’d Sûresi 28. Âyeti )
Böyle Bir devirde ve teknolojinin dört bir yanımızı sardığı bir zamanda Allâh’ın ipine sımsıkı sarılmamız gerekiyor.
Allâh’a yakın olmanın yolu onu zikirden geçiyorsa o hâlde en büyük zikrin Namaz olduğunu hatırlayıp secdeye varmak ve O'nun rızâsını kazanarak hem dünyamızı hem de ahiretimizi
kazanmaya çalışmalıyız.
İnsanlığımızı kaybetmeden Âdem olarak bu dünyadan göçmeyi Allâh bizlere nasip etsin inşaAllâh.
Saygı ve duâ ile…