Tedbir Tekdir

Necmettin Şimşek

* 1 Ağustos Salı günü 18.07’de Konya’da deprem oldu. Kimi 4,7 dedi kimi 5,5 dedi herkes deprem uzmanı. 180 Gün önce kabaca 6 ay önce yüzyılın depremi yaşayan ülkemizde tedbir olarak yapılanlar aşikâr. Konya en güvenli il diye çokça depremzedeye kucak açtı. Tedbir eski tabir olarak önlem almak, hasarı azaltmak. Tekdir ise azarlama, paylama manasında olsa da tekdir yeni anlamıyla eşi benzeri olmayan demek. Önlem ya vardır, ya yoktur. Kısmi önlem diye bir şey yoktur. Japonya herkes için ibretlik bir ülke. 9 Şiddetinde olan depremlerde hayat normal devam ederken 2.Yüzyıl vizyonundaki ülkemizde çevre, şehircilik ve iklim değişikliği yeni bakanı çıtayı 9’a taşıdı.

** https://www.yenihaberden.com/izolator-13328yy.htm yazıda değindiğim önlemlerden sadece 1 tanesi. Ülkemizin müteahhit cenneti olması bazen yok yok çoğu zaman maliyet hesabıyla yapılan binalar herkes için korkunç bir durum. Türkiye yüzyılı diye başladığımız 2023 2.evreye girdi. Hindistan örneği gibi iyi bir 20 yıl için 5 yıl ön çalışma, iyi bir yüzyıl için 20 yıl ön çalışma gerekiyor. Geldiğimiz noktada hedefler uç noktalarda olması moral vermesi gerekirken aksine inandırıcı değil.

*** Bu hafta Hindistan, Çin'i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi oldu. Hindistan, küresel bir süper güç olarak da Çin'in önüne geçebilir mi? Çin, dünyada en büyük 2. ekonomiye sahip. Çin'in ekonomisi, dünya sıralamasında 5. konumda olan Hindistan'dan neredeyse 5 kat büyük. Küresel bir süper güç olmak aynı zamanda nüfus ve ekonominin ötesinde, jeopolitik ve askeri güce de bağlı. Çin'de her gün 49.400, Hindistan'da ise 86.000 bebek doğuyor.

Apple ve Foxconn gibi büyük, çok uluslu şirketleri ülkeye çekmiş olmasına rağmen, Hindistan'ın iç bürokrasisi ve tekrarlanan politika değişikliklerinden kaynaklanan istikrarsızlık, bazı uluslararası yatırımcıları korkutuyor. Nüfusunuz ne kadar fazlaysa, o kadar güçlüsünüzdür anlayışı 19. yüzyıla ait bir kavram. Hindistan'da çalışma yaşındakilerin (14-64) sadece yarısı çalışıyor veya iş arıyor. Kadınlara baktığımızda ise bu oran %25'e düşüyor. Karşılaştırmak istersek, Çin'de bu oran %60, Avrupa Birliği'nde ise %52. 1980 ve 90'larda yapılan bir dizi reformdan sonra Çin'in ekonomisi diğer tüm ekonomilerden daha fazla büyüdü. Giderek yaşlanan bir nüfus ve Batı ile artan gerilimler Çin'in ekonomisini de etkiledi. Hindistan'ın GSYİH'sı şimdiden Çin'inkinden daha hızlı büyüyor ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminleri bu seyrin devam edeceğini gösteriyor. Çin, 2030'a kadar %4 veya 5 oranında büyümeye devam ederse bu bir başarı olacak. İnsanlar %8-9 oranında büyüyen bir ülke için bunun olumsuz bir yavaşlama olduğunu düşünebilir ama bu doğru değil. Çin artık ABD'ye daha çok benziyor. ABD hiçbir zaman %8, 9, 10 oranlarında büyümedi. Çin işgücünde verimlilik artışına odaklanacak ve eğitim, bilim ve teknolojiye yapılan büyük yatırımlar sayesinde başarılı olacak.

***** Sonuç olarak; 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Soğuk Savaş boyunca dünya, sarkacın bir ucunda ABD, diğer ucunda SSCB’nin yer aldığı 2 kutuplu dünya düzenin kıskacında kaldı. Soğuk savaş döneminin ardından Sovyetler Birliği’nin dağılması ABD’nin tek başına yerkürenin başat ve egemen gücü olarak ortaya çıkmasını, neoliberal ekonomi ve endüstriyel kapitalizmin alternatifsiz bir ekonomik ve ideolojik düzen olarak üstünlüğünü ilan etmesi süreci takip etti. Özellikle 2000’li yıllardan sonra, küreselleşmenin kapısını araladığı yeni imkânlar setini doğru bir şekilde kullanmaya başlayan Çin başta olmak üzere Asya ekonomileri hızla büyüyerek, ABD’nin hamisi olduğu tek kutuplu dünya düzenine alternatif bir ağırlık merkezi oluşturdu. 3 Farklı görüş var.

1.si Hindistan’ın yükseliş tezi gerçekleşmesi mümkün olmaz.

a) Çin başta olmak üzere hızlı büyümenin ilk itici güçlerini tükettiği;

b) Kıtanın ekonomik açıdan yükselişine artan işsizlik sorunu ve otoriter yönetimler gibi problemlerin eşlik ettiği;

c) Çin’in dünya egemenliğinin sorumluluğunu almak noktasında isteksiz olduğu;

d) Kıtada sınır anlaşmazlıkları gibi sorunlarından kaynaklı olarak Çin’in yerine ABD’nin nüfuzunu bölgesel ve küresel istikrarın garantörü olarak görenler olduğu

e) Çin’in egemen güç olmasına, ABD barışçıl yollarla rıza göstermeyeceği şeklindeki gerekçelerle Hindistan’ın yükselişi tezini gerçekçi değil.

2.si, Hindistan’ın yükselişi gerçekleşmekte olan ve gerçekçi bir argüman olarak nitelendirenlerdir. Bu bakış açısına göre çoklu parametreler; dünyanın güç merkezinin Avrupa’dan Asya’ya kaydığını ortaya koymaktadır. Bununla beraber Çin’de ekonomik büyüme oranı giderek artsa da yaşlanan nüfus ve orta gelir tuzağı gibi sorunlar kapıda beklemekte. Bu yaklaşımlar, son dönemlere kadar büyüme rakamlarında bir miktar düşüş olsa da Çin’in küresel çapta dünyanın itici gücü olmaya devam edeceğini savunmakta. Mevcut büyüme oranlarıyla bile Çin’in dünyanın ekonomik büyümesine yaptığı katkı, Amerika Birleşik Devletleri’nin yaptığı katkının yaklaşık olarak 3 katı.

3.sü, Hindistan’ın yükselişini “koşullu” olarak gerçekleşebilecek güçlü bir teori olarak görenler. Hindistan’ın yükselişi, “şartların bugün öngörüldüğü şekliyle gelişmesine” bağlı. Çalışmada, elde edilen sonuçlar dahilinde, çok büyük ölçekli marjinal gelişmeler olmadığı müddetçe, dünyanın ekonomik açıdan sıklet noktasının, Asya kıtasına kaymakta olduğu söylenebilir. Nitekim 2050 yılına gelinceye kadar GSYH, nüfus ve dış ticaret hacmi gibi hususlar bakımından Çin’in önemli bir farkla ABD’nin önüne geçeceğini hatta Hindistan’ın dahi ABD’yi geride bırakarak ikinci sırada yer alacağı söylenebilir. Bunlara ek olarak Endonezya’nın ABD’den sonra 4.üncü sıraya yerleşeceği yönündeki değerlendirmeleri de hatırlatmak gerekir.

Dünyanın en gelişmiş 4 ekonomisinden 3’ü, Asya da. Türkiye hem Asya’da hem Avrupa’da…