Çalışmaya giderken geçtiğim yol güzergahında, Atatürk büstünün altında hoş bir cümle var. “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” diye. Evle-iş arasındaki yolda gidip- gelenlerin camdan dışarı bakıp, yıllarca yaptığı levha yada büfe isimleri okuma alışkanlığını, ben bu anıtta sürdürüyorum.
Öğrenci yurdunun girişinde yer alıyor büst. Sanırım, bilimsel çalışmaları bırakın, yararlı hiçbir faaliyet göstermeden “Üniversitelere sahip çıkan” gençliğimizin aklı başına gelsin diye konulmuş.
Bizim “asi” gençliğin üzerinde işe yarar mı bilmem ama bana çalışmayı ve vatan sevgisini hatırlattığı için hiç okumaktan sıkılmadım.
Kimi zaman ruhen ve bedenen yorulsam da çalışmayı sevmişimdir. İnsan olduğumu, bir işe yaradığımı hatırlatır bana. Birde çalışmayanca hele bayanlar daha detaylı düşünüyorlar. Şeytan ayrıntıda gizlidir diyenlerde bunu vurgulamışlar kanımca.
Hele işiniz yoksa, tüm yönleriyle size söylenen bir sözü yada yapılan bir davranışı kafanızda çevirip durursunuz. Tavrı gösterenin bile aklına gelmeyecek sonuçlar çıkartırsınız. Bu durum saplantılı insanların genelde mesleği ve uğraşı olmayanların arasından neden çıktığını da göstermektedir.
Neyse biz dönelim asıl meselemiz vatan sevgisi ve çalışmaya. Atatürk’ün büstte yazılan bu sözüne kimileri karşı çıkar. Vaktiyle görevini iyi yapan ama bu ülkeye çok zararı olan insanlar oldu diye.
İşini en iyi nasıl yapabildiğinden ziyade öncelikle vatanına faydası var mı diye sorarsan zaten sıkıntı kalmaz kanımca. Yoksa darbecilerin, toplum mühendislerinin, Ergenekoncuların işlerini kötü yaptığını kim iddia edebilir ki ?. Hatta bu hadsizlere sorsanız her şeyi vatan sevgisi için bile yapmışlardır.
İşini en iyi yapan vatan hainlerini bir kenara bırakırsak, değişen bakış açılarına karşın bileşilen en önemli nokta vatan sevgisi ve çalışkanlık.
Hele ki ,idrak edebilen için, incitirim korkusuyla yürürken bile dikkat edilen Anadolu’muz ne kadar yakışıyor sevilmeye.
Günümüz aşkları gibi sözde sevsek de memleketimizi gene de ufacık bir şeyde gaza gelmekten alıkoyamıyoruz kendimizi.
Kahve köşesinde tüm gün yatanımızda, işçisinden kopardığı üç kuruşun hesabını yapanımızda, siyaseti hizmet değil rant aracı görenimizde en beylik cümlelerle seviyor vatanını.
Hatta onlar daha çok seviyor.
Çalışmayı sevmemeyi bırakın, çalışanı sevmeyen insanlar kurtarıyor bu ülkede vatanı.
Şunu bilirim ve inanırım ki, eğer bir kavram yürekten ziyade dile düşmüşse hitap edenin gönlündeki değerinden şüphe etmek gerek.
Çünkü bir şeyi çok severseniz, öyle dikkat edersiniz ki anarken bile hakkında yanlış konuşmaktan korkarsınız. Gözleriniz dolar.
Aniden harekete geçmez birkaç dakikanın değil yılların planını yaparsınız.
Hele ki konu ülkeniz olunca daha dikkatli olmalısınızdır.
Buna karşın, bazı şeylerin gerçekten hazmedilmesinin zor olduğu barış sürecinde ne çok işlendi vatan sevgisi.
Yolda gördüğü çöpü ayağıyla bile kenara itmekten kaçınan “sözde vatanseverler” bir coştu bir coştu ki sormayın.
Sosyal paylaşım sitelerinde isimlerin önüne TC getirme modası başlattılar. Adının önüne Türkiye Cumhuriyetinin kısaltmasını getiren kahraman klavye silahşörleri oturdukları yerden vatan kurtarmaya devam etsinler.
Özünde bu sazan arkadaşlar inci sözlüğün gazına gelip hareket etmişler.
Eğer ülke kurtarmak sosyal paylaşım siteleri üzerinden kız tavlamaya çalışanlara kaldıysa artık bir vatanın varlığından bile bahsedemeyiz.
Tüm bu yaygaranın nedeni ise oldukça basit. Vaktiyle namaz kılanları dahi Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin’le bağdaştırıp inanç üzerinden korku salan toplum mühendisleri, aynı çalışmayı şimdi vatan bölünüyor edebiyatı üzerinden yapıyor. Bizim sözde siyasetçilerimizde onlara çanak tutuyor.
Özel sektörde kaldırılmasını dahi ihanet aracı olarak görüyorlar. Halbuki bu bir önlem ve saygı göstergesi. Adında Türkiye Cumhuriyeti olan kanunsuz ya da uygunsuz bir yeri sindirmek daha mı kolay?
Konuşulanlara ve yapılanlara baktıkça hayret etmekten alamıyorum kendimi. Neyse ki ülkesi için yol kenarındaki bir taşı bile kenara koymanın önemli olduğunu bilenlerimiz var.
Selam ve dua ile