Tarımsal faaliyet kavramından, gıda vatanı kavramına geçiş.
Türkiye, münbit, verimli, bereketli toprakların ülkesidir. İbni Haldun;”coğrafya kaderdir” der. Bu topraklar tarihsel süreç içinde birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İnsanlığın ilk yerleşim yeri göbeklitepe ve tarım faaliyetlerinin ilk yapıdığı çatalhüyük bu toğraklardadır.
Hazreti Nuh gemisini bu topraklardaki Cudi dağına idirdi ve hayat yeniden bu topraklarda başladı. Hazreti İbrahim Mücadelesini bu topraklarda Harranda verdi.Kur’an da yasin suresinde anlatılan Habibi neccar kıssası Hatayda bu topraklarda cerayan etti.Kef suresinde anlatılan ashabı keyf bu toraklardadır.Hazreti Muhammed (sav)e alternatif hictret yurdu olarak bu topraklarda sunuldu.Yine hazreti peygamber bu toprakların fethi(istanbulun fethi) için övgüler,müjdeler verdi.Tarihi süreç içinde insanların geçim kaynağı tarım olduğunu düşünürsek,tarihi olayların bu denli bu topraklarda yoğunlaşması tarıma dikkatimizi çekmemizi gerekli kılıyor.Hiç şüphesiz bu toprakların önemi,tarımsal anlamdaki veriminden de kaynaklanıyordu.
Dümya tarihine baktığımızda tarım insanlık tarihi ile özdeştir.18 yüzyıldan itibaren sanayileşme ile birlikte tarım ikincil bir konuma düşmüştür.Lakin son dönemlerde dünyada gelişen olaylar tarımı yeniden önemli hale getirmiştir.
Her sektörde olduğu gibi tarım sektöründede sorunlarımız var.Çünkü ülke gelişiyor,nüfus
artıyor,ihtiyaçlar artıyor,beklentiler yükseliyor. Bu sorunların hepside çözülebilir sorunlardır.Cenabı Hakkın lutfettiği,dünyanın gözbebeği konumunda olan çok güzel bir coğrayaya ve iklime sahibiz. Bilimsel anlamda yetişmiş donanımlı teknik kadrolarımızda var.Bu sorunları bilip,çözme irademizde mevcut hamdolsun..
1-Tarımsal üretimde yeni paradigma geliştirmeliyiz.
Tarımsal üretim artık sıradan bir ticari faaliyet olmaktan çıkmıştır.Ticari faaliyette aslolan kar-zarar ilişkisi sözkonusudur.Karlı ise yapar,karlı değilse ya da dışarıdan daha ucuza malederseniz yapmayabilirsiniz.Şuana kadar bu mantığın izah edilebilir bir yanı vardı. Dünyanı gidişatı tarıma artık bu persfektiften bakılmayacağını bize gösteriyor.Tarımsal üretim karlılıktan dolayı tercih edilecek bir alan değildir artık.Öncede tarımsal ürünlerde eğer muadili dünya piyasasında uygunsa,oradan temin edilebilirdi,kendi çiftçisini de çok mağdur etmeden.
Dünyada tarımın ekonomik bir faaliyet plmaktan,hatta stratejik bir faalyet alanı olmaktan çıkıp bir silah olarak kullanıldığı zamanları yaşıyoruz. Pandemi ve güncel olarak yaşadığımız Rusya-Ukrayna savaşı,tarımı bir silah haline getirmiştir.Artık ülkeler birbirlerini konvansiyonel silah tehtinin yanı sıra tarım ürünleri satışlarını kesmekle tehdit eder hale gelmiştir.Bu anlamda düşünüldüğünde tarım ulusal güvenlik sorunu halini almıştır.
Dijital ortamda internet üzerinden ülkelerin veri tabanlarına ,kozmik odalarına saldırılar kaşısında ülkeler,mühendisleri ve bilgisayar uzmanlarıyla bir savunma hattı oluşurup buna dijital vatan diyorlarsa,denizlerdeki saldırılara ve deniz altındaki enerji ve maden yataklarını korumak için mavi vatandan söz ediliyorsa,hava savunma sistemleri,İHAlar SİHA lar ile gök vatandan söz ediyor ise,bugünde gıdamızı korumak ve daha çok üretim yapma adına “GIDA VATANI”ndan söz edebiliriz.Bu anlamda tarımsal faliyetlerin yapıldığı,bitkisel üretim ve hayvansal üretimin yapıldığı tüm tarımsal alanlarımızı gıda vatanı olarak tanımlayabiliriz. Dijital vatanı savunma adına nasıl,elektronik ortamda mücadele ediyorsak,mavi vatanı savunmak için denizlerde güç kuvvet topluyorsak,fiziki olarak coğrafi vatanımızı korumak için sınır boylarında nöbet tutuyorsak gıda vatanımızı korumak içinde mücadele etmeliyiz.Tarımsal üretimi desteklemek, korumak bu anlamda bir vatan borcudur.