Tarihi Süreç

Ömer İnal

Tarihi öneme haiz bir dönemden geçiyoruz. Etrafımızdaki sınırlar yeniden şekillendirilmek istenirken, 100 yıl önceki gibi ‘’Her şeyi kabul ettik’’ döneminden, artık seyir belirleyen bir hale gelmiş durumdayız, Rabbimize sonsuz kere şükürler olsun…

Fırat Kalkanı operasyonu ile birlikte ABD Fırat’ın batısında istediği başarıyı elde edemeyince Fırat’ın doğusundaki şekillendirmeyi öncelik vermiş durumda. Planladıkları Musul operasyonu ile petrol bölgelerine PKK’nın yerleşmesine zemin hazırlayacaklar.

Daha önceleri Türkiye’nin DAEŞ’e destek olduğu türünden karalama yapılmasına göz yuman ABD, şimdilerde Türkiye’nin DAEŞ’e operasyon yapacak olmasından epeyce rahatsız durumdadır. Peki, bu değişim neden?

Çünkü bugünkü menfaatleri bunu gerektiriyor. Eğer Türkiye Musul’u DAEŞ’den temizlerse elbette oranın demografik yapısıyla oynanmayacak. Dolayısıyla ABD’nin koridor planlarının ikinci kısmı olan Fırat’ın doğu bölgesi de hüsranla sonuçlanacak…

İşte tüm bunlardan dolayı müstemleke Irak Başbakanı, Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmaması için birtakım hezeyanları dile getirmesi için teşvik edilmiştir.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken ülke gündemi Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamalar ile birlikte yeniden başkanlık sistemine kilitlenmiş durumda…

Eğer Bahçeli açıklamalarında olduğu gibi, TBMM’ne gelecek olan başkanlık sistemini içeren anayasa değişikliğine destek vermek suretiyle halk oylamasına gidecek bir çoğunluğa ulaşırsa, bu hem ülkemiz için çok değerli bir gelişme olacak hem de böylesi önemli bir gelişmeye destek verdiği için Devlet Bahçeli vefa ve minnet duygusuyla hep anılacaktır…

Zira başkanlık sistemi bu ülkenin istikrarlı bir şekilde büyümesi, gelişmesi ve bölgesinde saygınlıkla söz sahibi olabilmesi için olmazsa olmaz bir durumdur.

Geriye dönüp baktığımızda eğer 1 Kasım seçim sonuçları tek başına bir iktidarı çıkartmamış olsaydı, bugünkü Türkiye’nin halini düşünebilir miydik?

Etrafımız ateş çemberi haline dönmüş iken, koalisyon hükümeti gibi bir garabet ile yönetilme durumu, Allah muhafaza Türkiye’yi parçalanma noktasına kadar getirebilirdi.

15 Temmuz gecesinde de gördüğümüz üzere, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek bir sözü bu milleti, tankların önünde dimdik durmasına yetmiştir. Yani milletimiz liderine inanırsa, sözüne güvenirse onun arkasından ölümüne yürümekten çekinmeyecektir.

Bugünkü Türkiye, işte böylesine bir lidere ve böylesine bir güven ortamına ihtiyacı vardır. Zira düşmana karşı en büyük caydırıcılık işte bu güçtür.

15 Temmuz bu yönüyle yabancıların birçok hesabını altüst etmiştir. Türkiye’nin dik duruşunu 15 Temmuz darbesiyle kırmak isteyenler, sonuç istedikleri gibi olmadığı için yaşadıkları şoku nerdeyse 1 ay kadar atlatamadılar ki, en erken ziyaret 40 gün sonra olmuştu…

Bundan sonra yapılması gereken, halkımıza başkanlık sisteminin ne kadar gerekli ve önemli olduğunun anlatılması olacaktır.

Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin. Ordumuzu peygamber ocağı eylesin, Aziz eylesin Muzaffer eylesin.

Selametle..