Bu köşeden defaatle belirttiğimiz üzere, ülke olarak çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Son dönemde büyük şehirlerimizde canlı bomba saldırılarının art arda yapılıyor olması, bu dönemin en büyük izdüşümlerinden birini teşkil ediyor…
Her canlı bomba saldırısının ardından ‘’istihbarat zafiyeti mi var?’’ soruları ayyuka çıkıyor. Lakin dikkatlerden kaçan bir durum var ki; yaşanılan bu canlı bomba saldırıları, ABD başta olmak üzere batılı güçlerin çaresizliklerinin bir göstergesidir. Çünkü batılı güçler, Suriye’de yapmak istedikleri planları başarısızlığa uğradıkça çılgına dönüyorlar ve insanlık dışı işlere tevessül ediyorlar.
Ülkemizde yaşanan terör saldırılarının faili olarak ortaya çıkan PKK ya da DAEŞ, sadece piyondan ibaret veya bir başka deyimle kiralık katildir. Bu örgüt isimleri altında saldırıları yapan esas güç ise batılı devletlerin ta kendisidir.
Suriye’de devam eden iç savaş, emperyalist güçlerin olaya müdahil olmasıyla bilek güreşine dönüşmüştür. Bir tarafta ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, İran, Çin, Japonya gibi küresel ölçekli devletler, bir yanda ise Türkiye, Suudi Arabistan, katar, Pakistan gibi ülkeler bulunmaktadır.
Yaşanılan bu durum diğer bir ifadeyle İslam coğrafyasında Moğol istilasına benzer bir yıkım ve yağmalama yaparak bölgesel dizayn operasyonu planını hayata geçirmektir.
Bu operasyon, Ortadoğu’nun dizlerinin üzerinde yükselmesinin önüne geçmeyi, gelişen Türkiye’nin kuşatılmasını, enerji yollarının birbirinden ayrılmasını, bölge halkının birbiriyle ihtilaflı hale getirilerek birlikte yaşama duygusunun yok edilmesini amaçlamaktadır.
Türkiye, bu yaşanılanlara karşı yeni iş birlikleri geliştirerek Suriye’deki soruna çözüm bulmak için çalışmalar yapmış ve bu anlamda Fransa ile ilişkilerde belli ölçüde gelişme yaşanmış, Güvenli bölge konusunda olumlu bakış yakalanmış iken Fransa’da ki terör saldırıları Fransa’nın yörüngesini çevirmeye yetmiştir.
Rusya ile yapılan ve yapılmak istenen görüşmeler ise, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle tam tersi bir istikamete yönelmiştir. Yani düşen savaş uçağı, daha öncede buradan belirttiğimiz gibi Türkiye’ye kurulan bir komplo olduğunu açık etmiştir.
Suudi Arabistan ile geliştirilen ilişkiler, İslam ordusu ve Suriye’ye karadan müdahale gücü seçenekleri ise ABD’nin Suudi Arabistan’a 11 Eylül saldırılarından dolayı tazminat davası açabilmesini öngören tasarının kabul edilmesiyle adeta akamete uğramıştır.
Son olarak Almanya ile geliştirilen ilişkilerdir. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in güvenli bölge konusundaki olumlu açıklamaları belli bir seviyeye gelmiş iken, mülteci krizi nedeniyle Türkiye’nin önemini anlamış iken, bi anda sözde ‘’Ermeni soykırımı’’ safsatasıyla bütün olumlu gelişmeler heba edilmiştir.
Görüleceği üzere Türkiye, Suriye’de çözüme ulaşmak için diplomasinin bütün kanallarını kullanmaya çabalarken, Türkiye’nin bu çabasını sabote eden bir güç vardır ki, bu güç ABD’den başkası değildir.
Hülasa küresel güçlerin Suriye’de istedikleri planı, istedikleri süreçte hayata geçiremiyor olmalarına, Türkiye büyük oranda engel olmakta, yani batılı güçlerin çarkına çomak sokmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, Türkiye hedeftedir. Canlı bomba saldırıları, onların tüm güçlerine karşın planlarının boşa çıkmasının acizliği ve çaresizliği olarak tezahür etmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan içerden ve dışarıdan neden bu kadar yıpratılmak isteniyor ve hedef gösteriliyor derseniz, işte anlatılan bu mücadelenin mimarı olduğu içindir.
Rabbim devletimize zeval vermesin, Milletimizin birlik ve beraberliğini daim eylesin, Ordumuzu muzaffer eylesin.
Selamletle…