TAKLİT MERAKI

Prof. Dr. Önder Kutlu

Millet olarak ne çekiyorsak, taklit merakından. Osmanlı’nın duraklama döneminden itibaren özgün eserler üretme, kalıcı katkılar sağlama ve yarına yönelik çalışmalara imza atma noktasında sıkıntılar yaşıyoruz.

Üzülerek söylemeliyiz ki en başarılı olduğunu düşündüğümüz uygulamalar hep bir yerlerden aparılma, kotarılma, kaçırılma yoluyla hayata geçirilmiş olanlar. Osmanlı aydını olarak zikredilen pek çok şahsiyet bu yolla meşhur olmuş.

Oysa Necip Fazıl’ın deyimiyle ‘yükseltici aşk’ dönemi orijinal eserler verildiği dönemler. Yükselebilmek için bize ait, bizim karakteristiğimizi yansıtan şeyler üretmeye ihtiyacımız bulunuyor. Bunlar herkes bilir de az kişi uygular.

Özgün bir proje bir başka kişi veya kurum tarafından taklit edilmiş. Hem de çok kötü bir şekilde. İyi taklit edilse projenin sahibi de mutlu olacak. İnsanlığa, kuruma ve şehre dair önemli bir çığır açmışım diyecek. Zira düstur: ‘Kim iyi yolda bir çığır açarsa, o çığırdan gidenlerin sevabını alır’ olduğu için son derece mutluluk verici bir şey olacak.

Öte yandan, iyi bir fikrinin, başarılı bir girişiminiz birileri tarafından ve çok kötü ve yanlış bir şekilde taklit edildiğinde ne yaparsınız bilmem. İyi bir çığır açtınız ama çığırınız birileri tarafından mecrasından çıkarıldı. Sözleriniz, planlarınız, programlarınız çarptırıldı. O plan veya proje için ne kadar da çok emek sarf etmiştiniz. Kaldırıldı atıldı çöplüğe.

Etrafınıza bir bakın. İsimleri bir karşılaştırın. Büyük proje olarak sunulan, pazarlanan projeler ne kadar orijinal, ne kadar topluma katkı sağlayıcı ve ne kadar doğru.

Doğru şeyleri yanlış araç ve gereçlerle sunanlar çok kötü yapıyorlar. İnsanların heveslerini kursaklarında bırakmakla kalmıyor, milletin kaynaklarını heba da ediyorlar.

Hükümetin doğru uygulamalarını çarptıranlar, bir akademisyen ya da belediyenin başarılı çalışmasını ayağa düşürenler yok değil.

Toplum olarak bizler hakkı teslim etmek durumundayız. Taklidi, kopyayı, emek hırsızlığını anlayabilecek kapasitedeyiz.