Siyasetin, siyasal yönelimin ve siyasal hafızanın yönetiminde medyanın büyük bir görev üstlendiğini her fırsatta görüyoruz.
Dördüncü kuvvet diye tanımladığımız medya, bazen öyle bir an geliyor ki birinci kuvvet oluveriyor.
Özellikle sosyal medyanın çok güçlü hale gelmesiyle hızlı üretilen ve hızlı tüketilen bilgi akışı içerisinde geleneksel veya dijital fark etmeksizin medyanın etkisi hafife alınmayacak boyuta ulaşmış durumda.
Çünkü bilgi hızlı tüketiliyor, çünkü büyük bir karmaşa var. O sebeple de sürekli görünür olmak ve gündemde kalmak gerekiyor. Ya değilse unutuluyor, akıldan çıkıyorsunuz.
Daha basit bir ifadeyle; ülkenin yönetimi için algının yönetimi de mutlaka gerekiyor.
Bu manada siyasal iletişimcilerin ve sosyal medya uzmanlarının kıymeti de hayli artıyor.
Çünkü siyasal iletişim sadece reklamı içermiyor, hakla ilişkiler politikası veya tabanla ilişkilerin yönetimi de gerekiyor. Bunların duyulması ve yayılması da gerekiyor. Bir profesyonel elinin değmesi gerekiyor.
Yüz yüze iletişimin seçmenlerin karar vermesinde önemli bir kriter olduğunu çok sayıda bilimsel araştırmada görebiliyoruz, ancak günümüzde sosyal medyada yoksanız gerçek hayatta da yoksunuz.
Bu üzücü ama gerçek…
AK Parti 14 Mayıs seçimlerine yönelik olarak yüz yüze iletişim politikasını uyguluyor. Bu seçimlerde miting stratejisinden ziyade, kapı kapı oy isteme stratejisi güdülüyor.
Ancak sosyal medya ilişkileri de ihmal edilmiyor.
Buna karşın sosyal medyada en güçlü olanın hala muhalefet partileri olduğu görülebiliyor. Sosyal medyada muhalefetin iktidara geleceği sanılırken sokağın dili bambaşka bir şey söylüyor.
Yani ne tek başına sosyal medya yeterli oluyor ne de yüz yüze iletişimle tüm kitlelere ulaşabiliyorsunuz.
İkisi de önemli.
Siyasal iletişimle ilgili söylenecek pek çok cümle vardır elbette. Ama ben asıl konuma gelmek istiyorum.
TAHİR AKYÜREK BU STRATEJİYE DEVAM ETMELİ!
AK Parti’nin 14 Mayıs seçimlerinde Konya’da 1. sıradan aday gösterdiği Tahir Akyürek hakkında çok şey yazıldı söylendi.
Kendisi hakkında medyada, özellikle sosyal medyada yürütülen olumsuz algıyı az çok sizler de biliyorsunuz.
Olayın derinine inip bu olumsuz algının sebebini araştırınca aslında tek bir sonuca ulaşıyorsunuz.
İletişimsizlik!
Tahir Akyürek’i sevmediğini söyleyenlere ya da olumsuz bakanlara bunun sebebini sorduğunuzda net bir şey söyleyemiyorlar. Gerçekten öyle.
Tahir Akyürek’e neden olumsuz bakıyorsun?
Bilmiyorum.
Niye istemiyorsun?
Bilmiyorum.
Bu bilinmezliklerin temelinde iletişimsizlik olduğunu düşünüyorum.
Gördüğüm o ki, bu sorunun teşhisini ya Tahir Akyürek ya ekibi ya da AK Parti Konya İl Başkanlığı da yapmış.
O sebeple de bugüne kadar görmek isteyip göremediğimiz bir Tahir Akyürek iletişim stratejisi yürütmeye başlamışlar.
Bugüne kadar sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantılarını veyahut önemli açıklamalarını Twitter’da paylaşan Tahir Akyürek, artık hem saha ziyaretlerini paylaşmaya başlamış hem de özgün cümleler kurmaya başlamış.
Dahası, paylaşımlarının görüntülenme sayısındaki yüksek rakamlar da dikkat çekici boyutlara ulaşmış.
Bu çok değerli ve önemli.
Özellikle yerel siyasette çok çok önemli.
İlişkilerin onarılmasında, bilinç altına yer edinmede ya da bilinmezlik girdabından çıkıp görünürlüğe kavuşmada çok önemli bir gelişme.
Tahir Akyürek’e bir profesyonel eli değmiş gibi.
Bugüne kadar bu iletişim stratejisi yürütülse belki de bu konuları hiç konuşmayacaktık. Tahir Akyürek’in aynı stratejiyi geleneksel medya ziyaretleri ve vatandaş-esnaf ziyaretlerinde de kesintisiz yürütmesi gerektiği kanaatindeyim.
Gösteriş olmadan her daim iyilik-hizmet yap, balık bilmezse halik bilir yaklaşımı güzel ama günümüzde kendisine yapılan iyiliği-hizmeti balık da bilmeli, yengeç de bilmeli, çakıl taşı bile bilmeli diye düşünüyorum.
Geldiğimiz nokta ne yazık ki bu.