Konya için önemli bir değer olan ve soyu Mevlâna Celâleddin Rumî’nin sülalesinden gelen Uzluk ailesinin, Konya’nın kültür, sanat ve tarihine büyük katkıları oldu. Özellikle yaptıkları hizmetlerle adlarını Konya tarihine altın harflerle yazdıran Prof. Dr. Feridun Nafiz Uzluk, Şehabettin Uzluk ve eşi Nimet Uzluk bu ailenin en tanınmış bireyleri arasında yer alıyor. Selçuk Üniversitesine büyük katkıları olan Uzluk ailesinin emaneti olan yazma ve matbu eserler, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırma Merkezi (SÜSAM) Müdürü Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen ve ekibi öncülüğünde kurtarılarak ailenin vasiyeti yerine getirildi.
Uzluk ailesinin Konya’ya yaptıkları hizmetlerin yanı sıra Selçuk Üniversitesi’ne de önemli katkıları oldu. 1985 yılında Uzluk ailesinin vasiyeti üzerine Selçuklu Araştırma Merkezi kuruldu. Şehabettin Uzluk ve eşi Nimet Uzluk sağlıklarında Nafiz Bey’den kalan diğer kitap, dergi, fotoğraf ve tıp aletlerini, kendi kitaplarını, resim ve tablolarını, tarihî kartpostallarını Selçuk Üniversitesi’ne bağışladı. Selçuk Üniversitesi bir vefa örneği göstererek 1 Mayıs 1985 tarihinde, sanat tarihine katkılarından dolayı Şehabettin Uzluk’a fahri doktora payesi verdi. Selçuk Üniversitesi’nin aileye olan vefaları bununla da kalmadı ve Selçuklu Araştırma Merkezi (SÜSAM) tarafından Uzluk ailesine ait yazma ve matbu eserler kurtarıldı ve özel bir cilthane kurularak bakımları yapıldı. Aynı zamanda bu eserler, Selçuk Üniversitesinin Merkez Kütüphanesinde sisteme girilerek kaybolmasının önüne geçildi. Ayrıca Selçuklu Araştırmaları Merkezi bünyesinde ailenin vasiyeti gereği bağışladıkları kitapların da yer aldığı “Uzluk İhtisas Kütüphanesi” adıyla bir kütüphane kurularak bilimsel araştırmacıların ve öğrencilerin hizmetine sunulmuş ve böylelikle ailenin isteği de gerçekleştirilmiş oldu.
‘UZLUK AİLESİ KONYA İÇİN BÜYÜK BİR DEĞER’
Uzluk ailesinin Konya için büyük bir değer olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen, “ Şehabettin Uzluk ’un eşi Nimet Uzluk hayatının son dönemlerinde bir vasiyet düzenliyor ve Selçuk Üniversitesine müracaat ediyor. Bu vasiyeti noter huzurunda Selçuk Üniversitesine takdim ediyor. O vasiyette kendi eserlerini, diğer aile bireylerinden kalan bütün evrakı, yazma eserleri, fotoğraf albümlerini, Almanya’da okudukları için oradan tedarik ettikleri birçok eserleri Selçuklu Üniversitesine veriyorlar ve aynı zamanda da bir Selçuklu Araştırma Merkezi kurulmasını, Selçuklu kültür ve medeniyeti ilgili araştırma yapılmasını ve bir de kütüphane açılmasını istiyor. Selçuk Üniversitesi de bu isteklere kayıtsız kalmıyor ve 1985 yılında Selçuklu Araştırmaları Merkezini kuruyor” ifadelerini kullandı.
‘ESERLERİ 4 YIL İÇİNDE KURTARDIK’
Günümüzde ellerinde Uzluk ailesine ait 4 bin küsur eser bulunduğunun bilgisini veren Hacıgökmen, 2016 yılında kitapların bir kısmının BESYO binasında tahsis edilen iki odaya koyulduğunu ifade ederek, öğrencileriyle birlikte kitapların sayımlarını yaptıklarını ve kütüphane düzenine getirdiklerini açıkladı. Tahrip olan eserler için yoğun emek harcadıklarının altını çizen Hacıgökmen, eserler için cilthane kurduklarını ve bunların bakımlarını tek tek kendi elleriyle yaptıklarını aktararak bu eserleri yaklaşık 4 yıl içinde kurtardıklarını söyledi. Hacıgökmen, bu süreçte Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü Bekir Şahin Bey’in önemli katkılarının olduğunu, eserlerin kurtarılması için uzmanlar gönderdiğini, uzmanların çalışmasında ön ayak olduğunu da sözlerine ekledi.
‘YAZMA ESERLER ARTIK KAYBOLMAYACAK’
Aldıkları tedbirler kapsamında yazma eserlerin sisteme entegre edildiğini ve artık kaybolmayacağını dile getiren Hacıgökmen, “Dünyada sadece beş adet basılmış kitabın bir tanesi bizde bulunmaktadır. Bu kitapların sayımını yaparken bir daha eski haline dönmemesi için üniversitenin merkez kütüphanesine entegre ettik. Yani artık sisteme girildiği için kesinlikle kaybolmayacak. O, 4 bin kitabın bir kısmı Osmanlıca bir kısmı Almanca ve bir kısmı İngilizce küçük kitapçıklardan oluşmaktadır ama Sanat Tarihi ve Selçuklu Tarihiyle ilgili de çok önemli kitaplar bulunmaktadır. Bugün Ankara merkez kütüphanede bile ulaşamayacağımız kitaplar kurtarıldı. Okuyucularımız merkez kütüphane sistemden ve Selçuklu Araştırmaları Merkezi Kütüphanesinden bu eserlere ulaşabilirler. CD içerisinde olan yazma eserler de sisteme dahil edildi. Araştırmacılarımız üye olmak kaydıyla onu sistemden indirip kullanabilirler” diye konuştu.
‘DERGİYİ ULUSLARARASI HALE GETİRDİK’
2016 yılında yeniden çıkartılmaya başladıkları Selçuklu Araştırmaları Dergisini uluslararası hale getirdiklerine değinen Hacıgökmen, “Hakemli olan dergimiz birçok veri tabanlarında yer alıyor. Şimdiki sayısı 12 ve yılda iki defa çıkıyor. Yani biz 5 yıllık dönemde yaklaşık 10 sayı yayınlamış olduk. Şüphesiz bizim görevimiz dergiyi çıkarıp ilim âlemine sunarak Selçuklu Kültür ve Medeniyetiyle ilgili çalışmaları yayınlamak. Ayrıca Uzluk ailesi gibi geçmişte bu işin emeğini harcayan, hayatını bu araştırmalar veren kişileri de gençlere tanıtmak amacıyla onların özel sayısı olarak dergi çalışmalarına başladık. Vasiyet Nimet Uzluk tarafından yapıldığı için onun anısına 2018 yılında bir dergi sayısı yaptık” şeklinde bilgi verdi.
‘BURADA BİR TEK EKSİĞİMİZ VAR’
Yazma eserlerin kurtarılmasıyla ilgili tek eksiklerinin bu eserlere ait henüz bir katalog oluşturulmaması olduğunu açıklayan Hacıgökmen, "Katalogları da oluşturup sisteme dahil ettiğimiz zaman artık araştırmacılarımız o katalogda hangi eserler varsa onu görebilecekler. Böylelikle Uzluk ailesinin vakfiyesi, vasiyeti tam anlamıyla gerçekleşmiş olacak. Merkez artık tam anlamıyla ailenin istediği hale bürünecek diyebiliriz” ifadelerine yer verdi.
SÜMEYRA KENESARI / YENİ HABER GAZETESİ