SURUÇ TURNUSOL OLDU

Murat Can

Suruç’ta yaşanan vahşi saldırı sonrası olan biteni izlemeye devam ediyoruz. Suruç saldırısının Türk siyasi hayatında nasıl turnusola dönüştüğünü ise üzülerek izliyoruz.

Öncelikle şunu söylemem gerektiğini düşünüyorum.  

Bu tür saldırılara yönelik bir medya etiği oluşturmamız gerekiyor.

Saldırının hemen sonrasında izlediğim haber kanalları cılız ve yersiz yorumlarla insanları adeta paniğe sevk etti.

Sağduyudan uzak ve hiçbir derinliği olmayan, hatta halkı korku ve kine de sevk edecek bu tür yorumların bir şekilde önüne geçilmesi gerekiyor? Nasıl yapılır bilmiyorum…

Bu saldırı sonrası sağduyu sınavını kaybeden sadece medya değil. HDP ve Selahattin Demirtaş samimiyet sınavını kaybedenlerden.

Bu tür olaylar sonrasında siyasetin ne dediği ya da nasıl tavır takındığı önemli.

Başbakan Ahmet Davutoğlu saldırı sonrası bir çağrı yaptı.

Teröre karşı meclisteki siyasi partilerin imza koyacağı ortak bir deklarasyon.

Baktığınız zaman bu saldırının mağdurlarından bir tanesi HDP gibi görünüyor.

Ancak saldırıda mağduru oynayan HDP, siyasi partilerin ortaklaşa duruşunun göstergesi olacak ve birlik mesajı verecek deklarasyona hayır diyor.

Hadi buna hayır dediniz. Ya kullandığınız dil?

Seçim öncesi hep şunu söyledik.

Batı’da sempatik demokrasi hamisi Selocan’ı oynayan Selahattin Demirtaş gerçek kimliğini gizliyor.

İşte bugün ilk krizde bu durum su yüzüne çıktı.

Böylesi acı bir saldırının hemen arkasından terörden ne devşirsem kardır bakışıyla, seçimlerde barış dili kullanan Demirtaş’ın yeniden nasıl kandil diline döndüğüne şahit olmuş olduk.

Teröre karşı yayınlanacak ortak deklarasyondan kaçan Demirtaş, sokakları hareketlendirecek ifadelerle kendini ele veriyor.

Demirtaş’ın bu tavrını görerek kendisini normalleşmeye çağıran herkesi IŞID destekçisi yada savunucu ilan etmesi de cabası. Üstüne üstlük saldırıyı gerçekleştiren IŞID yerine Demirtaş’ın Ak Parti’yi suçlamasına anlam dahi veremedim.

Bir parantez. IŞİD lanetli bir çapulcu sürüsü. Buna rağmen ben bu saldırının fazlasıyla PKK koktuğunu düşünenlerdenim. Tıpkı HDP'nin Diyarbakır mitingine yapılan saldırı gibi. 

Devam edersek...

Sadece Demirtaş değil, partisinden medyaya konuşan isimlerin sürekli devleti suçlayıcı ifadeleri dikkate alındığında HDP’nin siyasal bir parti hüviyetine kavuşması için çok zaman geçmesi gerekiyor.

Partiyi temsil eden isimlere baktığımda, söylemlerini gözden geçirdiğimde bu isimlerin siyasi parti temsilcisi gibi değil de, marjinal bir örgüt yöneticisi gibi konuştuklarını görüyorsunuz.

Bugün HDP’nin meydanlarda gösterdiği o uzlaşmacı tavrından eser yok. Bu yönü ve kullandığı dil insanlara “işte gerçek yüzleri” dedirtiyor adeta.

Kısacası HDP verdiği ilk sınavı kaybetti.

Demirtaş samimiyet testini kaybetti.

Zaten inandırıcı olmadığı barış yanlısı tutumunun aslında kriz anlarında nasılda savaş diline dönüştüğünü göstermiş oldu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun süreç yönetimi ve samimi duruşu bütün olumsuzlukların yanında beni umutlandırdı.

Umutlarımın artmasına neden olan bir başka tavır ise Kemal Kılıçtaroğlu tavrı.

Sayın Başbakan’ın ortak çıkış teklifine olumlu yanıt veren Kılıçtaroğlu bana göre samimiyet testini geçmiş durumda.

Bugünkü tavırların ve takınılan maskelerin ben gelecek seçimlerde siyasi aktörlerin karşısına halk tarafından çıkartılacağını düşünüyorum.