Yaşanan son olaylar bana bir kez daha gösterdi ki; Gidecek bir evi olmalı insanın…
Gördüğüm en duygusal sahnelerden biriydi bu film repliği…
O zaman da çok manidardı, bugünde;
Bir evi olmalı insanın…
- “Ben gitmedim baba, kalamadım. Evim nerede bilemedim. Aklımın bir tarafında hep evim vardı. İnsanın dönebileceği bir evinin olmaması ne demek biliyor musun baba? Acıyıp iş verdiler bana, kendilerini temizlemek için, ruhlarını temize çıkarmak için ama. Ev diyordum… Buraya niye geldim biliyor musun? Ona (Çocuğuma) bir oda ver baba. Burada bir evi olsun. Gidecek bir evi olsun. Kalbim yangın yeri gibi; Gözü arkada kalmak böyle bir şey galiba baba. Ona bir oda ver baba. Bir evi olsun. Ama zaman zaman da çıkıp gidebileceği bir ev... Ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki. Sen söyle ona baba.”-
Suriyeliler için başlatılan linç kampanyası getirdi yeniden aklıma o sahneyi… Linç kampanyası için diyorum çünkü bu ne bir sınır dışı etme eylemi ne eve geri gönderme çabası… Ölen yüzbinlere yeni yüzbinler ekleme pahasına bu fikri savunanlar neyin mücadelesini veriyordur varın siz kestirin…
Bir ‘Aylan’ bebek denizde boğulmasın diye, 10- 100 – 1000 serseri Suriyeliye katlanıp katlanamayacağınız ya da başa çıkıp çıkamayacağınız insanlığımızın ya da Müslümanlığımızın derecesiyle ilgilidir...Bu yazıyı okuyabildiğinize göre de hiç denizde boğulmadınız siz…
Aralarında o serserilerin temizlenmesi gerektiğine ve birşeyler yapılması gerektiğine inanan milyon Suriyeli varken birde.
Bazılarının ki de bir tür ‘Kıskançlık’ “Devlet onlara para, okul, üniversite veriyor vs. Bize de versin” buna bir izahat yapmaya gerek duymadan; “içinde bulundukları duruma bakınca kıskanılacak bir hallerini gören varsa haber etsin”. Dediğim gibi elbet içlerinde verdiğimiz bu değeri asla ve asla hak etmeyen insanlar var... Serserileri, kötüleri, ayyaşları ve berduşları... Her toplumun içinde olduğu gibi... Bizde de olduğu gibi... Ama bu tamamını suçlamak için bir neden olmalı mı? Beyşehir'de yaşanan acının tarifi yok elbet... En ağır cezalarla cezalandırılmalı failler. Bu ve benzeri olaylar için en sert önlemler alınmalı, en küçük olayların bile önü alınmalı ki toplumsal infiale dönüşmesin elbet. Burada görev güvenlik güçleri başta olmak üzere kamu kurumlarına düşüyor. Sokağa değil...
Değil malımın mülkümün yarısını vermek benim hiç Suriyeli biriyle arkadaşlık yapmışlığım yok… Bir sofrada oturup yemek yemişliğimde… Yazılarımdan başka destek olabilmenin bir yolunu da bilmiyorum… Türkiye tarihinin en güçlü hükümetine bile çok şey kaybettirdiğini düşündüğüm bu fikrin bana da kazandırdığı tek bir şeyde yok… Hatta o serseriler yüzünden benim de çocuğum tehlikede biliyorum, biliyoruz. Bu içinde bir suçlu var diye içinde bin kişinin bulunduğu bir gemiyi batırmamızı meşru kılmayacaktır. Ki ne diyordu inancımız; 'İçinde bin suçlu da olsa, bir masum varsa batırılmaz o gemi'
Ama şunu biliyorum ki; onları ne bombaların altına teslim edebilir Konya, ne Akdeniz’in sıcak sularına… Çünkü Akdeniz ancak sahilinde eğlenirken güzeldir… Bütün Suriyelileri gemilere doldurup denize bırakmayı düşünenler için söylüyorum; Kırık dökük bir teknede karşı sahile geçmek 3 yaşındaki çocuk için olabildiğince tehlikelidir. En az Rus ve Esed uçaklarından atılan varil bombaları kadar… Bu yüzden bütün Türkiye verse onu düşmana “Konya vicdanı” vermez…
Kamplarda yaşamanın ne olduğunu bilmeyenler için zaten hayat hepten kolay; Gözümüz görmesin de ne olursa olsun…
Şimdi ellerinde güçlü kozlar var diye ‘Suriyelilerin buradan gitmesini isteyenlerin’ daha çok sesi çıkıyor olabilir. Ama Konya’nın çok çok büyük bir kısmının onları istemediğini düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum…
Konya, buradakileri kovmaya çalışmanın ötesinde, Suriye’de bombalar altında ölen 100 binden fazla Suriyeli çocuğun –ki bu Esed taraftarlarının çocukları da dahil- burada olup yaşamasını, koşmasını, oynamasını, gülmesini tercih eder…
Gidecek bir yerinin olmaması ne demektir bilen var mı? Ben bilmiyorum… Ama çocuğunun gidebileceği bir yerinin olmadığını düşünmek bile kahreder her babayı… Onların gidebileceği bir yeri yok, en azından bir süre daha....
Akşam evinize rahat bu şekilde girebiliyorsanız bu üstün yeteneklerinizden yada büyük fedakarlıklarınızdan dolayı da değil emin olun…
“Allah sadece sizin nasıl davranacağınızı görmek istiyor”
Gidip savaşsınlar mı Suriye için…
Kime emanet edecekler çocuklarını ve kadınlarını…
Bize mi?
İşte bir evi olmalı insanın muhakkak. Dönebileceği… Sığınabileceği…
Yoksa sığınmacı kalıyor adın…
Hem de Alanya’ya gidince ötekileştirilen, Almanya’ya gidince aşağılanan, İstanbul’a gidince alaya alınan insanlar tarafından…
Allah’tan ahiret inancımız var… Bir de olmayaydı… Ne yapardı Dünya bilmiyorum…
…