Suriyeliler ve Konyalılar…

Hayrettin Atak

Dikkat! Bu bir Ensar’sın Konya, harikasın Konya, süpersin Konya yazısı değildir…

Gerçekleri bu yazıyla aynada kendime okuyorum aslında… Kimsenin üzerine alınmasına da gerek yok…

Suriye’deki savaş bir imtihan ve en az onlar kadar bizim de… Başında da ortasın dada, sonunda da kaybettiğimiz bir imtihan…

Zaten vermek zorunda olduğumuz zekatı lütufmuş gibi Suriyelilere bahşetmek bizi ne Ensar eder, ne yardımsever…

Kelimelerin anlamıyla oynamayalım! Ensar olmak evini, odanı, sobanı, yemeğini, tarlanı, dükkanını paylaşmaktır… Bambaşka bir şeydir yani -ki cami önünde dağıttığımız bahşişler ensar etmez bizi? Kolay mı bu kadar?

…  

Yetim ve çaresiz genç kızları eş olarak almak için gözümüzü, gönlümüzü ve kulağımızı kabartmak bizi ne yetim sever eder halis Müslüman… Ki bu işin caiz tarafı… Caiz olmayan tarafında kurtarmamız gereken kadınları dahi boğduk ellerimizle…

Odasını açan kaç Müslüman vardır ki bu şehirde Suriyeliye… Sorunlarıyla ilgilenen beş bilemediniz altı kişi olduğuna göre odasını açanda…? Matematiği iyi olanlar hesaplasın artık…

Soğuktan donanlar, açlıktan ölenler oldu bu kış… ‘Komşusu açken tok yatan bizden değil’ düsturunca komşuları düşünsün… Biz Meram’da oturuyoruz, Şükran Mahallesinde değil sonuçta…  

Sadece bireysel değil, bürokratik olarak ta kıskaçtalar aynı zamanda…   

Hangi okula hangi şartlarda giderler, hangi şartlarda çalışırlar, hangi hastanede hangi şekilde tedavi olurlar? Kimin umurunda? Güçlü devletimiz her şeylerini hallediyor nasılsa? Hastaneleri, Okulları, işyerlerini tıklım tıklım doldurduklarında fark ediyoruz ve ne kadar çoklar diye kızıyoruz… Bizim çocuklar okuyamazken onları okullara alıyor, bizim insanımız doktora gidemezken onlar doktora gidiyor, biz iş bulamazken onlar çalışıyor…

Kızmakta haksız mıyız şimdi?    

Tüm haklardan yararlanmaları için kayıt altına alınmaları gerekiyor ve günde 80 kişi kayıt yaptırabiliyor… -Gerçi son iyileştirmelerle 400’ü bulmuş diyorlar ama- Demek ki 70 bin misafir barındıran Konya bütün Suriyelileri ancak 3 yılda kayıt altına alabilir… Bu arada hastalanmayacak yani… Yemek yemeyecek… Çocuğunu okula göndermeyecek… Çalışamayacak… vs… vs…

Kapımızı açtık, başlarının üstünde bomba patlamıyor ya daha ne istiyorlar ki…

Bir toplantı yapıldı Konya’da geçtiğimiz haftalarda… Kimse telaşa, paniğe kapılmasın ama; “Diğer bütün meselelerde olduğu gibi Suriyeli muhacirler içinde Konya’nın bir planı, programı, hedefi ya da birlikteliği falan söz konusu değil…”  

İlçelere gönderip ‘Tarım işçisi’ mi yapsak? Burada tutup ‘Beden işçisi mi etsek? Okutsak ta ‘Fikir işçisi’ mi olsalar… Hatta ‘Şu yoğurdu sarımsaklasak damı saklasak yoksa sarımsaklamasak damı saklasak? dahil bütün sorular yanıtsız kalmış o toplantıda…

Oturdukları mahalleler yıkılınca nerede oturacakları sorusu gündeme gelince başlamış asıl kavga… Meramda bazı zenginlerin ‘Bizim oturmadığımız yazlıklarda kalacaklar mutlaka’ diye ettikleri ısrarı gündeme getirmiş bazıları… STK’lardan bazıları asla olmaz biz sahip çıkacağız kardeşlerimize diye kalkışmış… Konteyner kent inşa etmek isteyenler, kiralık yada boş binaları yeniden dizayn edip orada misafir etmek isteyenler, yeni binalar inşa edip oralara yerleştirelim, yada siz yer ayarlayın bizde diğer ihtiyaçlarını karşılayacağız diyenler birbirine girince Suriyeliler kalmış yine ortada, bütün sorunlarıyla baş başa…  

Yani ne bir planımız var, ne programımız…

Herkes korkmalı hem de çok…    

Biz bile bireysel ilişkilerimizde, bürokratik işlemlerimiz de, en temel yaşam koşullarımız da yüzlerce sorunla karşılaşırken onların karşılaştığı sorunları düşünemiyorum bile… 

Bizim yüzlerce onların on binlerce… O kadar sorunlarına rağmen öyle başlarını öne eğip oturmuyorlar da, ‘sokaklarımızda’ dolaşabiliyorlar… Utanarak yaşamalılardı halbuki…

Allah kimseyi muhacir etmesin…

Ensar olmak zorunda da bırakmasın…

Ensar olmak muhacir olmaktan çok daha zor…

İmtihanı kaybetme ihtimaliniz daha yüksek çünkü…