2014 eylül ayında Suriye’nin Ayn-el Arab (kobani) şehrinde DAEŞ’e karşı savaşan yabancı savaşçıların varlığı ile ilgili haberleri sıkça duyduk. Amerika’dan , İngiltere’den , Kanada’dan veya Sırp keskin nişancıları Sur ve Cizre’de veya Suriye ve Irak’ta savaşa katılmaları sürekli gündemimizde yer aldı ancak ne hikmetse hepsinin özellikle gayri Müslim olan ülkelerden gelmesi dikkat çekicidir. İşte bunlardan biride Dean isimli ABD vatandaşıdır. Gazetecilere verdiği röportajda devletin adamı olmadığını ancak hükümetinin konuşmaması gerektiği yönünde uyarıldığı gibi çelişkili açıklamalarını okumuştuk. Ne demiş ABD vatandaşı Dean ‘’Hükümetim (ABD yönetimi) tarafından kimseye bu konularla ilgili konuşmamam konusunda tavsiye aldım.’’diyerek ABD yönetimi ile ilişkide olduğunu itiraf etmişti. Daha sonra bir çatışmada hayatını kaybeden Dean Suriye’de YPG saflarına katılmasının İnsan haklarını savunmak adına Suriye’de savaşmaya gelmeleri gibi sebeplere bağlaması okyanus ötesinden gelerek Müslüman coğrafyada savaşması ve özellikle devletin adamı olmadığını söylemesi CİA ajanı olsa ben ajanım mı diyecekti sorusunu sormamıza sebep oldu. Avrupa’nın göbeği Bosna’da katliam yapılırken mazlum Boşnak kardeşlerimize yardıma gitmeyen Batılı özgürlük savaşçıları neden Ayn-el Arap da YPG saflarına katılıp özgürlük için savaşır. Sebebi basit Müslüman coğrafyasının yıkılmayan son kalesi Türkiye’yi yıpratarak Petrol kuyularına kendilerine bağımlı bir bekçi atamak ve Türkiye’nin Müslüman coğrafyaya etkisini engellemek istemesinden başka bir amaç içermez . Çünkü Batı bu bölge insanının hayatından daha çok ihtiyaç duyduğu enerjinin geleceğini düşünür.
Özellikle ABD’nin Suriye politikasında yaptıklarının kafaları karıştıran bir seyir izlemesi , Ortadoğu haritalarının İsrail’in güvenliği ve Petrol kuyularının kendi çıkarları doğrultusunda işletilmesini sağlamak için her gün farklı uygulamalar hayata geçirirken geçtiğimiz günlerde Suriye de PYD armalarının olduğu fotoğraflardan bizim birliklerimiz bulunduğu yerde yerel savaşçı gruplarının armalarını kullanabilir ifadesi de ABD’nin petrol kuyularının güvenliğini o bölgede yaşayan Kürt gruplara bekçiliğini yaptırarak amaç edinmektedir. Suriye’deki ayrılıkçı PYD mensuplarını Özerk bir bölge kurması için her türlü silah ve siyasi desteğini esirgemeyen Rusya ve ABD’nin PYD ye verdiği silahlar Nusaybin’de veya Sur’da Mehmetçiğe karşı kullanılması hala ABD’nin Türkiye’ye karşı izlediği politikalarının tutarsızlığını göstermektedir. Bunu ABD Suriye’de Türkiye’nin desteklediği ÖSO savaşçılarına vermediği desteği PYD’ye vererek hem bölgedeki kaotik ortamı kendi lehine çevirmek ve müttefiki Türkiye’yi içerde ve dışarıda Kürtlerle savaşan bir ülke gibi göstererek terör üzerinden ülkemizi rahatsız etmek gibi bir taşla iki kuş vurmayı deneyen bir politika izlemeyi tercih etmiştir. PYD’ye verilen silahlar ÖSO’ya verilse idi bölgede DAEŞ terör örgütü çok büyük darbe alacak ve bölgede mezhepsel etnik veya petrola sahiplenme savaşları olmayacaktı , Rusya Esed’i , ABD PYD’yi, bunların gizli örgütleri de DAEŞ’i destekleyerek bölgenin kan gölüne dönmesine biraz daha destek vermektedirler.Bölge de ÖSO’na katılmayan batılı savaşçılar Suriye’de kaosu devam ettirecek PYD ve DAEŞ gibi terör örgütlerine katılmaları özgürlük maskesi altında Batının çıkarlarını korumak için savaşan ajanlar olduğu gerçeğini göstermektedir. Bu durum bölgede ajan savaşları olarak adlandırabileceğimiz bir fiili durumu ortaya çıkarmıştır. İşte ABD’nin önümüzdeki yıllarda film sektörüne malzeme olabilecek türden senaryolar bu bölgede oynanmaya devam edeceğe benziyor.
SAYGILARIMLA