11 yılı bulan Suriye’deki iç karışıklık ve savaşın en çok etkilenen ülkelerinden biri olan Türkiye üç milyonu aşan göçmeni yüksek sesle tartışıyor.
Kimileri iyi niyetle kimileriyse farklı duygularla yaklaşıyor meseleye.
Ulusalcı muhalif çevreler seçimler yaklaştıkça bu konuyu daha fazla gündeme taşımaktalar. Medyaya servis edilen algı operasyonlarıyla olay karanlık noktalara doğru taşınmaya çalışılıyor.
Oysa konunun soğukkanlı ve bütüncül bir biçimde ele alınması gerekmekte.
Kızgınlıkla ve dar kafayla sorun çözülemez.
Problemin tüm boyutlarının kamuoyuna yansıdığını söylemek de zor.
Avrupa ve Balkan ülkeleri ile ilişkilerimizde kullandığımız bu koz siyasi mecralarda elimizi rahatlatıyor aslında.
Almanya mesela, Türkiye aleyhtarlığını son dönemlerde gönül rahatlığıyla yapamıyor. Bazen aksi görüş beyan etseler de kritik mevzularda ülkemizi karşılarına alamıyorlar. Hakeza Sırbistan ve Macaristan’dan tutun da Hırvatistan’a hatta İtalya’ya kadar uzanıyor etki alanı.
Rusya, Ukrayna bataklığında çırpınırken bölgemize daha önce olduğu kadar ilgi gösteremiyor. İran, Rusya tarafından boşaltılan boşluğu doldurma derdinde. Ama onlar da gerek suikastlar gerekse iç ekonomik meselelerle boğuşmak durumundalar.
ABD tüm dikkatini Ukrayna, Yunanistan gibi ülkelere yöneltmiş vaziyette. Suriye’de 2019 yılında boşalttığı kampları tekrar silahlandırmak istediğini açıkladı.
Gündeme sıcak biçimde gelen Suriye operasyonu bu çerçevede değerlendirilmelidir.
Suriye’nin kuzeyinde Türkiye tarafından oluşturulmak üzere müteaddit defalar düzenlenen operasyonlarla sahada ciddi bir mevzi kazanıldı.
Bölge ülkeleri ve süper güçleri meşgul eden fazlaca gaile mevcut olması nedeniyle muhtemel bir operasyon için uygun şartların bulunduğu değerlendiriliyor. Bu da en yetkili kurum olan MGK ve en yetkili ağız olan Cumhurbaşkanı tarafından ilan edildi.
Bu saatten sonra bizlere ‘Allah yolunuzu açık etsin, seferiniz ve gazanız mübarek olsun’ demek düşer.
Aynı dilek ve temennileri muhalefetten de beklemek hakkımız.
Oysa konuya dair muhalefetten bir açıklama duymadım. Gözüm doğrudan 6+1’e yöneldi. Anlaşılan masada bir ayrışmaya neden olacağını düşündükleri için meseleyi görmezden geliyorlar.
Operasyon başlayınca yarım ağızla kimileri olmasaydı diyecek, kimileri böyle olsaydı, kimileriyse şöyle olmasaydı beyanlarıyla geçiştirecekler.
Suriye meselesi tamamen çözüldüğünde ülkemiz müthiş bir fırsat yakalayacak, bölge felaha kavuşacak.
Yapılacak müdahale sorunu tamamen ortadan kaldırmayacak olsa da görünür bir rahatlama ortaya çıkaracak.
Muhalefetin, özellikle belli kesimlerin Türkiye’nin tamamen rahatlamasını istedikleri kanaatinde değilim. HDP mesela, tarafını açıkça belli ediyor. Türk ordusunu değil, dağdaki teröristlerle Suriye’deki şehir eşkıyalarını savunuyor.
Diğer partilerin bu konudaki tutumlarını anlamakta güçlük çekiyorum.
Dünyanın her tarafında milli meselelerde iktidar ve muhalefet birleşir. Tek yürek olur.
Bizde öyle olmuyor maalesef.
Sonra da kalkıp hamasi söylemlerle ‘Yüce Türk milleti’, ‘Milli birlik ve beraberlik’, ‘Milli mücadele’ söylemlerine sarılıyorlar.
Bunları dillendirenler lütfen ‘birlik’ olmanın gereğini yerine getirsinler.
Herkesi suçlamak doğru değil ama tarafını açıkça belli etmeyenlere söylenecek çok söz var.
Ordu bugün sefere çıkıyor; hazırlıklar tamamlanmış.
Çok daha zor seferlerden alnının akıyla çıkmış silahlı kuvvetlerimiz inşallah bir kişinin bile burnu kanamadan vazifeyi tamamlar ve gelir.
Bizlere düşen dua ve tarafını belli etmek.
Herkes kendine yakışanı yapar.