"Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte, kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehid olarak cennete giderim." (Sultan Alparslan)
Bundan tam 948 sene önce tarihimizin en parlak zaferlerinden biri olan Malazgirt Zafer ile Anadolu’nun kapıları ecdadımıza sonuna kadar açıldı.
Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı ordusu, hak dava uğruna mücadeleyi amaçlayan Selçuklu’nun inançlı ve mütevazı ordusu karşısında ezilip gitti.
Yukarıda Sultan Alparslan’ın da hatırlattığı gibi, Malazgirt Zaferi, ‘Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara gelip gelmiştir’ ilahi hatırlatmasının en güzel tezahürlerinden biri değil midir?
Malazgirt Zaferi, Anadolu’nun kapısının Türklere sonuna kadar açılması adına önemli bir adımdı.
Yine bundan tam 955 yıl önce 20 Ağustos'ta, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, Kars-Ani katedralini Fethiye Camisi olarak değiştirerek Anadolu topraklarında ilk Cuma Namazı'nı kıldırdı...
Anadolu'ya Türk-İslam mührü de işte ilk o zaman vuruldu. Sultan Alparslan’ın Türk-İslam tarihimizde bu yüzden önemi büyük…
Türk-İslam tarihinde hayati öneme sahip olan bir diğer sultanımız ise II. Kılıçarslan…
1190'da Haçlı Seferleri'nin üçüncüsü yapılıyordu, Kudüs'e gitmeye çalışan onbinlerce kişilik Haçlı ordusu yine Anadolu'daydı ve Selçuklu tahtında İkinci Kılıçarslan vardı.
Başında Alman İmparatoru Frederik Barbarossa'nın bulunduğu Haçlılar yollarının üzerindeki Konya'yı kuşattılar. Şehri, Kılıçarslan'ın oğlu Kutbüddin Melikşah müdafaa ediyordu. Frederik Barbarossa kuşatmaya rağmen Konya'yı bir türlü alamayınca Selçuklu tarafının moralini bozmak maksadıyla çeşitli hilelere başvurdu.
Haçlı ordusu Konya’ya girip yağmalasa da, İkinci Kılıçarslan harap haldeki Konya'yı daha sonra Frederik Barbaros ile anlaşarak geri aldı.
Fakat bu direniş esnasında Haçlı ordusu çok zaiyat vermişti, Kudüs sınırlarına varıldığında Haçlıların sayısı büyük oranda düşmüştü. Nihayetinde Haçlı Ordusu Kudüs sınırlarında bozguna uğramıştı. Yani bir bakıma Kudüs’ün kaderini belirleyen de o dönemde Konya olmuştu…
Sadece Kudüs‘ün değil, Anadolu’nun kaderini belirleyen şehir de Konya olmuştu.
Belki de tarihimizde; Malazgirt Zaferi, İstanbul’un Fethi ve bu hadisenin yanında en önemli olaylardan bir diğeri de Miryokefalon Zaferi’dir.
II. Kılıçarslan’ın ordusu Miryokefalon Zaferi ile Bizans’ı bozguna uğrattı ve Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol aldı.
Malazgirt Zaferi kadar önem arz eden, Anadolu'nun tapusunu aldığımız Miryokefalon Zaferi'nin 843. yıldönümüne 1 aydan daha az bir zaman kaldı.
Ecdadın yaptığı fedakarlıkların anılması, yeni nesillere bunların anlatılması, buranın vatan kılınmasında bize bu vatanı miras bırakan ecdadımızın yaptığı fedakarlıkların konuşulması geleceğimiz açısından son derece önemli.
Hayatı büyük mücadelelerle geçmiş Selçuklu Sultanı II.Kılıçarslan'ın, Miryokefalon şehit ve gazilerinin her yıl olduğun gibi bu sene de çeşitli etkinliklerle anılmasını bekliyoruz.
Fakat bu konuya ne kadar önem verdiğimiz tartışılır doğrusu. Ne yazık ki Konya olarak bu konuyu yalap şap gündeme alıp, birkaç etkinlikle geçiştirip gidiyoruz.
Selçuklu başkenti sıfatını taşıyan Konya, hem Selçuklular hakkında hem de Miryokefalon Zaferi hakkında layığı ile etkinlikler yapamıyor.
1097 yılından 1308 yılına kadar kesintisiz Başkent’ti Konya…
‘Bir Başkent, daima Başkenttir’ sözünün yerini bulduğu şehirlerden biri olmak için hepimize hayli fazla iş düşüyor.
Alaaddin tepesinde bir başına yatan ve gerekli ilgiyi görmeyen Sultan mezarları yüzyıllar öncesinin o aziz hatırasını hüzünlü bir şekilde yüzümüze vurmuyor mu?
Yakın tarihe baktığımız zaman bir utanç vesikası olarak yüzümüze vuran bir olay daha var ya hani. Sultan mezarlarının restorasyon esnasında tarumar edilip, sandukaların içine köpek kemiğinin bile karıştırılmış olmasının ayıbı bize yetmez mi?
Selçuklu Sultanlarımızın mezarları konusunda yakında DNA testlerinin sonuçları çıkacak. Umarım bir devlet töreni düzenlenir, yoksa bu ayıp da bize yüz yıl yeter!
Konya için ‘Bir başkent daima başkenttir’ dedirten, Konya’yı Bizans’tan alıp İslamlaştıran Selçuklu Sultanlarına gereken hürmetin bugüne kadar gösterilmediğine inanıyorum. Tarihin yüklemiş olduğu bu sorumluluktan ne zamana kadar kaçacak ve nereye kadar susacağız!
Konya olarak bu şehrin büyüklerine, aziz evlatlarına, bu şehrin şehitlerine, bu şehrin gazilerine, bu memleketin adsız kahramanlarına vefa borcumuzu tam olarak ödemiş sayılmayız.
Selçuklu’nun başkenti olan Konya’da, Selçuklu Sultanlarının adını bile tek tük duyuyoruz. Bu vurdumduymazlık Selçuklu’nun başkenti olmayı inkar etmek değil midir?
Konya; Konya’yı Konya yapan, Konya’yı Başkent yapan, Konya’yı Bizans’tan alarak fetheden Selçuklu Sultanlarına sahip çıkmak gibi bir sorumluluğu vakit geçirmeden üstlenmelidir.
948 sene önce Anadolu’nun kapılarını bize sonsuza kadar açan Malazgirt Zaferi’nin şanlı komutanı Sultan Alparslan’ı ve 843 sene önce Miryokefalon Zaferi'ni kazanan Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ı rahmetle ve minnetle anıyorum. Anadolu coğrafyasını kanlarıyla ebedî Türk yurdu hâline getiren diğer Sultanlarımızla birlikte tüm şehitlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum.