Bir Şeb-i Arus’a daha kavuştuk. Şükür kavuşturana…
“Şimdi yine bir deja-vu yaşıyoruz, hep aynı şeyler görüyoruz, monotonluk bu, nostalji güzel midir? değil midir? tartışmalarına girmeden bir şeyler söyleyip prim yapayım işte tam zamanı” diye düşünüyorum, hatta zorluyorum kendimi, ama olmuyor…
Cümlelerim aynı başlayıp aynı bitiyor… Tıpkı törenler gibi… Tıpkı geçen yılki törenler gibi, hatta ondan önceki, hatta Cumhuriyetin ilk yıllarında ki gibi, hatta geçen yüzyıldaki gibi… Allahüalem ilk kutlamada bu şekildeydi… İşte tüm bunlar nasıl aynıysa, benim de sözlerim öyle… Değişmiyoruz ikimizde…
Bir ağıt havasında olacak şehir desem olmuyor, Bir festival bir şölen yaşanacak desem olmuyor… “Güzel günler göreceğiz çocuklar” desem kendim inanmıyorum… İşte bildiğimiz “dinlemelik - edebiyatlık” bir Şeb-i Arus daha…
Kültürel yönü ağır basan günler olduğu kesin… Ancak, Belh’ten Konya’ya kadar takip ettiği yolu ezberlemiştik zaten… Tüm dünyanın onu tanıdığını zaten biliyoruz… “Mevlana ve Aşk” “Mevlana ve Şiir” “Mevlana ve Şems” “Mevlana’nın herkesin bildiği ama bilinmeyen yönleri” vs. vs… 4500 farklı şekilde anlatılıyor yaklaşık 700 yıldır… Programlar aynı, sergiler aynı, fotoğraflar aynı, müzikler aynı, söyleyenler aynı, katılımcılar aynı, katılmayanlar aynı, sayanlar aynı, saymayanlar aynı… Yıldan yıla kandili yakanlar ya da söndürenlerin isimleri değişiyor hepsi bu… Oda kendine göre bir aksiyon tabi…
Tabi mesele İslami olunca çok da geniş bir yelpazede çalışamıyoruz belki ama “meşru daire kutlamalara kafidir” düsturunca bir açılım da neden yapılmasın? diyerek günün ve bu yazının anlam ve önemine de değinmeden geçmeyelim…
Konya’nın bu özel günlere iştirakini de, Mevlana çevresindeki etli ekmekçilerin ya da tandır kebapçıların işlerindeki artışın, yada otellerin dolu odalarının dışına çıkaramıyoruz… Ya da çok dışına çıkıyorlar belki de aradaki mesafeden biz göremiyoruz…
Konyalı gün gelip “Şeb-i Arus’a yaklaştık” haberine sıra geldiğinde kanalı değiştirecek…
Belki şimdi bile değiştiriyordur… Kim bilir? Yada o haberi okumadan geçiyor…
Yine bir oradan bir buradan yazınca konu dağıldı; Kısaca, ana fikir; “ Pota altından kurtulmuş ama kotalara mahkum olmuş ve artık posası çıkmış konulardan ve faaliyetlerden kurtarın, törenleri…”
Bizi de kendinizi de…
…
Konu ile tamamen bağımsız ama sormadan edemeyeceğim; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Deaş’tan petrol aldığımız ispatlanırsa istifa ederim” diyor. Bu cümleyi Putin’e nasıl tercüme ettiler çok merak ediyorum… Çünkü cevap “Bu Türk halkının tercihi” şeklinde geliyor…