Sivil Toplum Kuruluşları toplumun sorunlarının dile getirilmesinde, onların yanında durmasında önemli bir yerleri var.
Konya ve Türkiye’nin yanında dünyanın dört bir yanına mazlumlara yardım götürerek onların sorunlarıyla birebir ilgilenen kuruluşların sayısı da haliyle fazla.
Ama bunların yanında devlet koridorlarında müdürlerle otururken bir garibanın halinden haberdar olmayan Sivil Toplum Kuruluşları da var.
Sivil Toplum Kuruluşları uyuşturucuya batmış bir çocuğu kurtarmak için neler yapıyor?
O çocuğunu kurtarmak için diyar diyar gezen bir ananın, babanın yüreğine ne kadar su serpebiliyor?
Neden Sivil Toplum Kuruluşları toplumun temeline dinamit koymuş gibi birlik ve beraberlik içerisinde sorunlarla topyekûn mücadele edemiyor?
‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ hadisiyle bizleri onurlandıran bir peygamberin ümmeti olarak bu bize yakışıyor mu?
Yoksa bu kuruluşlar birbirlerinin çalışmalarına engel olmakla mı meşguller?
Ya da birilerinin siyasi emelleri var da biz mi bilmiyoruz? Sadece o doğrultu da mı o koltuğu işgal ediyorlar?
Mesela Türkiye’nin ve Konya’nın en önemli sorunlarından biri olan fuhuşun önlenmesi adına kaç tane Sivil Toplum Kuruluşu bunu bitirmek için kafa yoruyor?
Ben bununla ilgili yapılan bir çalışma varsa da görmedim ve duymadım.
Yoksa bütün bu sorunları ahlaki yozlaşma ve toplumsal sorun olarak görmüyorlar mı?
Ama Sivil Toplum Kuruluşlarının bunlardan daha önemli işleri var.
Birilerinin yanlarında görünüp sadece kendi idealleri için kurum kurum gezmeleri, o ananın feryadından, toplumun ahlakından yozlaşmasından daha önemli.
Umurlarında bile değil.
Gün geçtikçe gençler bu bataklığını içine giriyor ve hayatı zindan olmuş şekilde kaybolup gidiyor.
Bu durum şahsi düşünmenin önünde artık birilerinin umurunda olmalı…