Bir Gazeteci için haber koşusu, çoğu zaman hayatın kendisi demektir.
Toplum meselelerine, sorunlarına önem veren bir meslektir Gazetecilik.
‘Gazetecilik’ denildiğinde öncelikli olarak akla iletişim gelmektedir.
Bireysel ve toplumsal varlığımızın çok önemli bir parçasıdır “iletişim.”
Ama ne hikmetse, bu iletişim akışını kullanamayan basın danışmanları mevcut.
Toplum meselelerinin peşinden giden Gazeteciyi kızdırmak için elinden geleni yapıyorlar.
Bir Gazeteci ile nasıl iletişime geçeceğini ve nasıl iletişim kuracağını bile bilmiyorlar.
Bir Gazeteci bir olay yazıyorsa hele bunu köşe yazısında yazıyorsa muhatabı da kendisidir.
O yazıyı yazan ne müdürü, ne yayın yönetmeni ne de gazetenin sahibi ne de başka bir kişidir.
Bahsi geçen konuyla ilgili bilgi almak istiyorsanız iletişime doğru kişiyle ve doğru şekilde geçmeniz gerekir.
Bu iş dolaylı olarak birilerini arattırmayla da olmaz. O konunun muhatabı sizseniz iletişim kuracağınız kişi de yazıyı yazan kişi olmalıdır.
O koltuklar size birilerine yalakalık yapın, Gazeteci ile ilgilenmeyin, olayın muhatabı değil de bunu üst yerden çözebilirim mantığında olun diye verilmiyor.
Bir görev size verilmişse onu layıkıyla yapın.
O yüzden bir kişiyle iletişime özellikle bir Gazeteci ile iletişime geçerken bu akışı iyi kullanmak gerekiyor.
Gazeteci, bir haberin peşinde soluk alıp-verirken, yaşanan gerçekliğe ayna tutar.
Yani Gazeteci hayatın tam orta yerinde durur. Ve tüm gerçekliği, adeta bir ayna gibi topluma yansıtır.
Kamu görevidir.
Gazeteci milletin yanında saf tutuyorsa, milletin sorunlarına çözüm arıyorsa ve bu uğurda büyük mücadelelere girebiliyorsa bu sözde basın danışmalarına da ne oluyor???
Kurumlar, bu kişileri kurslara, eğitimlere göndermeliler. Kimi gitse bile bu işi bilmiyor ve yapamıyor. Bir de üstüne üstlük kurumda karışıklık çıkmasına sebep oluyor.
Sözde basın danışmanları!!!Birde devlete sırtını dayadıysa değmeyin keyfine…
Allah’ım devletimize yardım etsin.
Meşhur bir sözdür: “Yanlış, yanlışı doğurur.”