Ülkemizde yıllardır değişmeyen bir moda var. Türkiye’nin her hafta saçma sapan bir gündem eşliğinde oyalanıp, dış dünyayı görememesi sağlanmaya çalışılıyor. Maalesef bu oyunu tezgâhlayanlar çoğu zamanda başarılı oluyorlar. Bunun son örneği de CHP sözcüsü Bülent Tezcan oldu…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden Tekirdağ belediye başkanına arka çıkan sözcü Tezcan, hakaret konusunda eli daha da büyütüp şeddeli bir şekilde “Faşist, Diktatör” vb. diye ağzına ne gelirse konuşmaya başladı. Amacı çok açık. Yeni bir mağduriyet oluşturup, ülkemizi Avrupa kamuoyu önünde zor duruma sokmak. Savcılar şöyle sözcü hakkında gözaltı kararı çıkarsa, akabinde tutuklu yargılansa falan bunlar için bulunmaz nimet olur. Zaten sosyal medyada bu konuda dedikodu çıkarıp Türkiye’de ifade özgürlüğü yok hikâyelerine devam ediyorlar. Allah’tan cumhurbaşkanın avukatları sadece tazminat davasıyla yetindiler de bir kez daha bu cephenin oyunu bozuldu.
Bülent Tezcan’ın bu hareketine yurt dışındaki FETÖ’cüler ve Brüksel cenahı canı gönülden destek veriyor. Zaten bu ezber hikâyeyi onlar her fırsatta dile getiriyordu, Tezcan bir nevi onlarında sözcülüğünü yapmış oldu. Hükümete ve medyaya bu noktada düşen meseleyi daha fazla gündemde tutup, Tezcan’ın kahraman edasıyla rol çalmasını engellemektir. Fakat sorunlarımıza odaklanmak yerine Tezcan üzerinden gündem oluşturmak medyanın bir kısmının nedense acayip işine geliyor(!) Hâlbuki olay adli mercilere intikal etmiş, biz önümüze bakalım.
Türkiye’nin gündemiyle ilgili bakış açısına göre tamamen tozpembe ya da karamsar bir tablo çizmeniz mümkün. Bir yandan FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadeleye devam ederken diğer taraftan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu hattıyla lojistik konusunda elimizi daha da güçlendirmiş olduk. Kuzey Irak’taki referandum meselesi de bizim istediğimiz noktaya geldi. Yerli otomobil konusunda aranan babayiğitler nihayet bulundu.
Öte yandan terörle mücadelede verdiğimiz şehit sayısı günden güne artıyor. Şehitlerimizin bir kısmının isimlerini bile duymuyoruz, ateş tam anlamıyla düştüğü yeri yakıyor. Şehitlerimiz birer istatistiğe dönüşmesiyle medyada yeterince kendilerine yer bulamıyorlar. Çok değil gazete ve TV kanallarında bir haftadır Bülent Tezcan’ın kapladığı yer kadar şehitlerimizin haberlerine yer verilse yeter. Birileri görmezden geliyor diye, olaylar yaşanmıyor zannedilmesin, herkes her şeyin farkında…
Akaryakıt başta olmak üzere yapılan son zamlarda insanların canını sıkıyor. Elbette döviz kurundaki dalgalanmanın bu zamda bir payı vardır ama bu kadar da abartılı zammın da yine de bir anlamı yok. Cam filmi mevzuyla en fazla bir hafta oyalandık, bu haftayı da sözcü meselesiyle geçirdik, ne zaman gerçek gündemimize odaklanacağımızı merak ediyorum.
Bazı kavramları çok kullanınca laçkalaşıyor, ilk andaki etkisini kaybediyor. Dış güçler, kavramını da dilimize pelesenk ederek sıradanlaştırdık. Şimdi içinde bulunduğumuz suni gündemin üzerinde dış güçlerin etkisinin bulunduğunu, hatta bizzat dış güçler tarafından organize edildiği söylediğimde eminim hadi oradan diyeceksiniz ama görünen köy kılavuz istemez(!) Dış güçler derken kimleri mi kastediyorum; kısaca batı dünyası ve onun içimizdeki işbirlikçileri diyeyim siz anlayın…