Söz ve Buyruk

Musa Mert

 

Geçmişten bugüne değin gök kubbe altında pek çok söz söylenmiştir. Çoğu basit, sıradan ve anlıktır;  o ana ait bir ihtiyacı gidermek için sarf edilmiş ve böylece tüketilip unutulmuş sözlerdir. Çoğu da lafügüzaftır. Bunların arasından bazıları vardır ki uzun emek, engin bilgi ve tecrübe ya da derin fikir ürünüdür. Bu yüzden de yılların eskitici ve yok edici gücünden sıyrılıp bugüne ulaşmayı hak etmişlerdir.

Bu sözlerin bazılarıyla bir kitapta tanışır, sevişiriz. Altına sevgi ve yakınlığımızın nişanesi olarak hemen bir çizgi kondururuz. Bazıları asil duruşlarıyla gazete köşelerinde ya da takvim yapraklarında selamlar bizi.  Bazen bir duvarda özenle çerçevelettirilip asılmış bir tablo olarak büyük bir vakarla dururlar karşımızda. Kiminin altında Konfüçyüs yazar kiminin Sokrates… Kimi Mevlana’nın, kimi Cenap Şahabettin’in ya da başka bir tarihi şahsiyetin imzasını taşır. Söyleneni bilinmediğinden altına “sözün sahibini bilmiyorum” anlamında “Laedri” kaydı düşülmüş olanları da vardır. “Atasözü” ya da “Çin Atasözü” gibi anonim olanları da az değildir.  Düşündürür bizi kimi zaman, hatta yeni güzel kararlar almamızı, bir hatamızı düzeltmemizi veya bir sorunumuzu çözmemizi sağlar bu sözler.

Bir insan tarafından söylenmiş sözlerin en asili, en doğrusu, en yalını, en kapsamlısı, en samimisi, en yapıcısı/onarıcısı, en güçlüsü/etkilisi kuşkusuz Hz. Peygamber’in (s.a.) sözleridir. Bu sözler, vahyin taşıyıcısı bir fikir ve gönülden süzülen, hayat olarak da ortaya konulmuş Rahmani hakikatleri içinde barındıran, -Kur’an ışığında- mutluluk yollarını gösteren ve inananları bağlayan sözlerdir. Allah Resulü’nün (s.a.) o güzel dudaklarından dökülenler Mü’minler/Müslümanlar için buyruktur/emirdir/fermandır. Yoksa herhangi bir tarihi şahsiyetin söylediği, uyulsa da olur; uyulmasa da olur türünden sözler değildir. Başkaları söz/fikir söyler belki ama “Allah’ın Elçisi” söylemişse buyruktur/fermandır:

 “Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. ... Ama hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında anlaşmazlığa düştükleri konuda seni hakem yapıp sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle uymadıkça [gerçekten] inanmış olmazlar.”[1]

Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur…”[2]

“Peygamberin size yaptığı çağrıyı birbirinize yaptığınız çağrı[lar]la bir tutmayın sakın; gerçek şu ki, Allah, hissettirmeden aranızdan sıyrılmak isteyenleri biliyor; öyleyse, O’nun buyruğuna karşı gelmek isteyenler, başlarına [bu dünyada] bir belanın, bir güçlüğün ya da [öte dünyada] can yakıcı bir azabın gelmesinden korksunlar.”[3]

“De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır. De ki, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin! Eğer aksine giderlerse, şüphe yok ki Allah hakikati inkâr edenleri sevmez.”[4]

Bununla beraber Allah ve Resulü bir konuda hüküm verdikten sonra artık inanmış bir erkek ve kadının kendileriyle ilgili konularda tercih serbestîsi yoktur. Her kim de Allah ve Resulüne asi olursa apaçık bir sapkınlığa düşmüş olur.”[5]

Şimdi, sanki Allah Resulü’nün (s.a.) yanındayız ve bizzat bize buyuruyormuş gibi kulak verelim:

·     “Zandan (kötü niyetle, kesin delil olmadan sanı ve varsayımlarla hareket etmekten) sakının. Kuşkusuz zan sözlerin en yalanıdır.

Aşırı hassas davranıp his ve duygularla hareket ederek, el yordamıyla birbirinizde eksik ve kusur aramayın.

Birbirinizin özel hayatını ve gizli sırlarını araştırmayın.

Satıcı ile anlaşarak, almayacağınız bir mal için pazarlığa girip sırf müşteri kızıştırmak için fiyatı artırmayın.

Birbirinize haset (kıskançlık) etmeyin.

Birbirinize öfke duyup kin gütmeyin.

Birbirinize sırt çevirmeyin.

Aranızdaki irtibatı koparmayın. Müslüman’ın Müslüman’a üç günden fazla küs kalıp onu terk etmesi helal değildir.

Ey Allah’ın kulları, kardeş olun/kardeşçe yaşayın.

Müslüman Müslüman’ın kardeşidir:

Ona zulüm ve haksızlık yapmaz.

Onu yardımsız bırakmaz.

Ona yalan söylemez.

Onu hor ve hakir görmez.

Allah sizin kalıplarınıza ve dış görüntünüze bakmaz; kalplerinize ve davranışlarınıza/eylemlerinize bakar.

(Üç kere göğsüne işaret ederek) takva/Allah’a saygı ve O’na karşı kulluk bilinci işte buradadır.

Bir kimseye, Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi, günah olarak yeter.

Müslüman’ın her şeyi; kanı, malı, ırzı Müslüman’a haramdır.”[6]

·     “Bize silah çeken, aleyhimize silah taşıyan bizden değildir.”[7]

·     "İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yerine getirdiğinizde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selâmı/emniyet ve güveni yayınız."[8]

·     “Müslüman; dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhâcir ise; Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.”[9]

·     “Kim (kamuya ya da bir başkasına ait) bir parça yeri haksızlıkla ele geçirirse, (Hesap Günü) o yerin yedi katı onun boynuna geçirilir.”[10]

·     “Kimseye zulmetmeyin. Size zulmedilmesine de müsaade etmeyin.”[11]

·     "İnsanların size nasıl davranmalarını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. … O halde kendine yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma. … Kendine yapılmasını istediğin şeyi sen de başkasına yap.”[12]

·     “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin nefret ettirmeyin. …”[13]

·     “Komşusu aç olduğu halde karnını doyuran mü’min değildir.”[14]

·     “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!”[15]

·      “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir."[16]

·     “Mü'min, insanlarla arkadaşlık kuran ve onların sıkıntılarına sabreden kişidir."[17]

·     “Cehenneme kimin girmeyeceğini veya cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz. ”[18]

·     “Kişinin, boş ve kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi güzel bir Müslüman olmasından kaynaklanır.”[19]

Ve soru:

Allah Resulü’nün (s.a.) buyruklarını her okuduğumda, bir Mü’min/Müslüman olma iddiasında olan benim hayatımda bugüne kadar ne değişti, bugünden sonra ne değişecek?

 

 

Allah ellerin(m)izi bırakmasın.


[1] Kur’an-ı Kerim, 4/64, 65.

[2] Kur’an-ı Kerim, 4/80.

[3] Kur’an-ı Kerim, 24/ 63.

[4] Kur’an-ı Kerim, 3/31, 32.

[5] Kur’an-ı Kerim, 33/36.

[6] Bkz. Buhari, Nikah 45, Edeb 57, 58, Feraiz 2; Müslim, Birr 28-34; Ebu Davud, Edeb 40, 56; Tirmizi, Birr 18.

[7] Buhari, Diyat 1, Fiten 7; İbn Mace, Hudud 19.

[8] Müslim, İman 93.

[9] Buhari, İman 4-5, Rikak 26; Müslim, İman 64, 65.

[10] Buhari, Mezalim 13.

[11] Müslim, İmare 36.

[12] Bkz. Müslim, İmare 46. ; Nesai, Bey'at 25; İbni Mace, Fiten 9; Ahmed, V, 257.

[13] Buhari, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7.

[14] Buhari, Edebü’l-Müfred, Hadis No: 112; Hakim, Müstedrek, II, 15.

[15] Ahmed, II, 263, 387.

[16] Tirmizi, Birr 15.

[17] İbn Mace, Fiten 23; Ahmed, II, 43, V, 365.

[18] Tirmizi, Kıyamet 45.

[19] Malik, Muvatta, Hüsnü Hulk 3; Tirmizi, Zühd 11; İbn Mace, Fiten 12.