Soytarının sözde bilim aşkı

İsmail Yaşa

Türkiye’nin on ilinde büyük yıkıma yol açan Kahramanmaraş merkezli şiddetli depremlerin ardından İslam düşmanı soytarılar yine sahneye çıkarak felaketi fırsat bilip dine ve dindar insanlara saldırmaya başladılar.

Amaçları hem İslam’a ve Müslümanlara duydukları kin ve nefreti kusmak hem de mütedeyyin insanların desteğiyle var olduğunu bildikleri iktidara küfretmek.

Ağızlarını açtıklarında bilimden dem vurarak kadere imanın bilime aykırı olduğunu söylüyorlar veya ima ediyorlar.

Gerçekte ise ne bilimden haberleri var ne de kadere inanmanın ne anlama geldiğinden.

Kader inancının tedbir almamayı gerektirdiğini zannediyorlar.

Kendi cahilliklerini ve çarpık kader anlayışlarını Müslümanlara mal etmeye kalkıyorlar.

“Bilim, bilim” dediklerine bakıp karşınızda ömrünü bilim yolunda harcamış, bilimsel çalışmaları olan, bir veya birkaç icat yapmış, en azından akademik makaleler yayınlamış bir insan olduğunu düşünmeyin.

Alt tarafı şekilden şekle girip insanları güldürerek para kazanan soytarılar.

Sirk maymunları…

Çoğu işinde başarılı da değil.

Ya ideolojik mahallesinin ya da başkalarının emeğinin kaymağını yiyor.

Böylelerinin ülkemizde “kanaat önderi” muamelesi görmelerinde onları adam yerine koyup muhatap alan yetkililerin de suçu var elbette.

Ne yazık ki bazı insanlar eziklikten bir türlü kurtulamıyorlar.

Kader inancı suçluları işledikleri suçun sorumluluğundan ve cezadan kurtarmaz.

Depremlerde yıkılan binalarda herhangi bir ihmal ya da yapım kusuru varsa, binalarda sonradan projeye aykırı bir takım değişiklikler yapılmışsa ve örneğin kolonlar kesilmişse sorumluları kim olduğuna bakılmaksızın cezalandırılmalı.

Bununla birlikte acıların soytarılar tarafından siyasi malzeme haline getirilmesine de izin vermemek gerekiyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, son depremlerle yıkılan tüm binalarla ilgili çok önemli bir istatistik yayınladı.

Yıkılan binaların yüzde 96,9’u 1999’dan önce inşa edilen eski binalar.

Sadece yüzde 3,1’i o yıldan sonra inşa edilmiş.

O yeni binalarda sonradan bir değişiklik yapılıp yapılmadığı araştırılsa bu oran belki daha da aşağı düşecek.

İlk kez 1947 yılında İtalya’da kullanılan deprem şartnamesi temel alınarak hazırlanan ve 1999 Marmara Depremi sonrasında uygulamaya alınan 4708 sayılı Deprem Yönetmeliği toplam 7 kez revize edildi.

Diğer bir ifadeyle söylemek gerekirse, yönetmeliğe aykırı olarak inşa edilen eski binaların yıkılıp yeniden inşa edilmesi gerekiyordu.

Hükümetin bunun için başlattığı kentsel dönüşüm projelerinin birçoğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve arka bahçesi konumundaki sivil toplum örgütleri tarafından engellendi.

Aşırı sol gruplar halkı aklın ve bilimin gereği olan projelere karşı kışkırttılar.

CHP’nin başını çektiği muhalefet, deprem bölgesinde bilime ve mühendislik kurallarına uygun inşa ettiği binaların hiçbiri yıkılmayan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ)’yi ve inşa ettiği binaları karalamak için demediğini bırakmadı.

Bilimden söz eden soytarıların akıl ve bilim karşıtı bu yobaz zihniyeti tek kelimeyle eleştirdiklerini gördünüz mü?

Göremezsiniz.

Onlar kendi ideolojik mahallelerinden oldukları için tüm suçlarını ve yobazlıklarını görmezden gelirler.

Bilim edebiyatı onlar için sadece siyasi ve ideolojik bir silahtır.

Çünkü bilimle alakaları yoktur.

Sevgili gençler!

İslam, kader inancı, akıl ve bilim hiçbir zaman birbiriyle çelişmez.

Çelişki var gibi görünen yerde mutlaka bir bilgi eksikliği veya yanlış anlama vardır.

Dininizi de bilimi de ihmal etmeyin ancak adının önünde “Prof. Dr.” yazan herkesin sözlerini “kutsal metinler” gibi görmeyin.

Yapacağınız ilk iş ise soytarılardan uzak durmak olsun.