ABD Başkanı Joe Biden, beklendiği gibi, 1915 yılında yaşanan olaylarla ilgili 24 Nisan’da yaptığı açıklamada “soykırım” ifadesini kullandı.
“Her yıl bugün Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölenleri hatırlıyoruz ve böyle bir zulmün bir daha yaşanmaması için taahhüdümüzü yeniliyoruz” dedi.
ABD Başkanı’nın açıklamasına Türkiye’den en üst düzeyde tepki yağdı.
Biden’a ilk cevabı veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, sözcüklerin tarihi gerçekleri değiştiremeyeceğine ve yeniden yazamayacağına işaret etti.
Ayrıca tarihimiz hakkında hiç kimsenin bize ders vermeye kalkışamayacağını söyledi.
Kendi ülkesi Kızılderili katliamı üzerine kurulu olan ve yakın tarihte dünyanın çeşitli bölgelerinde milyonlarca insanı vahşice katleden bir ülkenin başındaki ismin yüz yıl önce yaşanmış olayları çarpıtarak ve tek yanlı değerlendirerek soykırım suçlamasında bulunması kelimelerle ifade edilemeyecek bir yüzsüzlük ve ahlaksızlık.
Sadece ABD’nin değil, Türkleri soykırım yapmakla suçlayan Batılı ülkelerin neredeyse hepsinin tarihleri soykırımlar ve katliamlarla dolu.
Biden’ın açıklaması aslında bir anlamda Azerbaycan’ın Karabağ’da Ermenilere karşı Türkiye’nin desteğiyle elde ettiği zaferin kağıt üzerinde intikamı ve Washington’ın acziyetinin göstergesi.
F-35’lerden sonra Türkiye’ye karşı bir kozlarını daha kullandılar ve kaybettiler.
“İstediğimizi yapmazsanız F-35 programından çıkarırız” diyerek şantaj yapıyor ve ABD’nin politikalarına uygun hareket etmezsek 1915 olaylarını soykırım olarak tanımakla tehdit ediyorlardı.
Kuraldır, şantaja bir kez boyun eğerseniz sürekli taviz vermek zorunda kalırsınız.
Fakat meydan okur boyun eğmezseniz o şantaj artık işlevini kaybeder.
F-35 programından çıkarılmak ya da ABD Başkanı’nın Ermeni lobisini memnun etmek için yüzyıl önceki tehciri soykırım olarak nitelemesi dünyanın sonu değil.
Bunu onlar da çok yakında görecekler.
Şu an Arap sokağında Biden’ın soykırım iftirasına Türkiye’nin somut kanıtlarla verdiği cevap ve ABD’nin Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta gerçekleştirdiği katliamlar konuşuluyor.
Ankara yakın zamana kadar 24 Nisan’daki açıklamasında soykırım ifadesini kullanmaması için ABD Başkanı’nın adeta gözünün içine bakar ve Yahudi lobisinden medet umardı.
Artık o günler geride kaldı.
Beyaz Saray’ın ne diyeceğini ya da demeyeceğini çok fazla da umursamıyoruz.
ABD ile yollarımız ayrıldı ve Türkiye bağımsızlığını güçlendirme yolunda kararlı adımlarla ilerliyor.
Yeri ve zamanı geldiğinde önceki günkü açıklamanın faturası Washington’ın önüne konur.
Bir ülkenin ABD gibi dostu ve müttefiki varsa düşman aramasına hiç gerek yok.
Bununla birlikte, Türkiye’ye yönelik en büyük tehdit ABD’den gelmiyor.
Ülke olarak -Allah’ın izniyle- dışarıdan yapılacak her türlü saldırıya karşı koyacak gücümüz var.
Acilen önlem alınması gereken asıl tehlike ne yazık ki içeride.
Nerede Türkiye’nin aleyhinde bir olay ya da açıklama varsa oraya desteğe koşan ve hiçbir milli meselede Ankara’nın yanında yer almayan bir güruhun varlığı büyük sorun.
Allah korusun, ülkemiz işgal girişimiyle karşı karşıya kalsa düşmanın önüne düşüp yol gösterecek ve kale kapısını içeriden açacak insanların varlığı milli güvenliğimize ciddi anlamda tehdit teşkil ediyor.