Sosyal paylaşım sitelerinden Twitter’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın hesabını askıya alması üzerine Türkiye’de de yaygın bir şekilde kullanılan söz konusu sitenin tarafsızlığı tartışma konusu oldu.
Bu arada mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın da zorunlu güncelleme kararı alarak Avrupa ülkeleri dışındaki kullanıcılarını gizliliğin ihlali anlamına gelen koşullara onay vermeye zorlaması tartışmaları alevlendirdi.
Twitter, bazı hesapları askıya alırken ve bazılarını kapatırken “yayın ilkeleri” bahanesine sarılsa da o ilkelerin keyfi olarak uygulandığını bilmiyor değiliz.
Örneğin Trump’ın hesabını “şiddete teşvik ettiği” gerekçesiyle askıya alan Twitter, terör propagandası yapan PKK ve DAEŞ hesaplarına göz yumuyor.
Şiddete teşvik eden Demirtaş olunca görmezden geliyor.
Hatta terör örgütünün Suriye’deki yapılanmasının başındaki isim Twitter’da hesap açınca çocukları zorla silahaltına almasına ve savaş suçu işlemekle suçlanmasına aldırış etmeden alelacele kendisine mavi tık vererek hesabını korumaya alıyor.
Kısacası hiç kimse çıkıp Twitter’ın tarafsız olduğu masalını anlatmasın ve Trump’ın hesabının yayın ilkelerine aykırı olduğu için askıya alındığına inanmamızı beklemesin.
Twitter’ın Trump’a uyguladığı sansür, “Yarın aynısını Türkiye’de de yapar mı?” sorusunu gündeme getirdi.
Doğrusunu söylemek gerekirse, yapmayacağının bir garantisi yok.
Türkiye’de yapılacak bir seçimde Erdoğan’ın hesabı askıya alınabilir ve paylaşımları “asılsız bilgi” olarak etiketlenebilir.
Hükümeti destekleyen hesaplar “yayın ilkelerine aykırı paylaşımlarda bulundukları” ileri sürülerek kapatılabilir.
Özgürlük bahanesiyle ülkelerin yasalarına uymayı reddeden ve kullanım ilkeleri adı altında kendi yasalarını oluşturan sosyal paylaşım siteleri ciddi birer operasyon aracı ve güvenlik tehdidi haline gelmeye başladı.
Fakat birçok kişi hâlâ bu gerçeğin farkında değil.
Özellikle Arap sokağında Trump’ın hesabının askıya alınmasını alkışlayanlar arasında bir kesim var ki, adeta sosyal medyayı kutsuyor.
Ülkelerinde özgür basın ve ifade hürriyeti olmadığından sosyal paylaşım sitelerinin onlar için ne ifade ettiğini anlamak mümkün.
Adeta o siteler aracılığıyla nefes alabiliyorlar.
Bununla birlikte Twitter’ın, Facebook’un ve benzeri sosyal paylaşım sitelerinin tamamen tarafsız olduklarına ve ahlaki ilkeler doğrultusunda hareket ettiklerine inanmak aşırı saflık ve eziklikten başka bir şey olamaz.
Twitter o kadar özgürlüğe önem veren bir site olsaydı Ortadoğu ofisini baskıcı diktatörlükler arasında başa oynayan Birleşik Arap Emirlikleri’nde değil başka bir ülkede açardı.
Facebook’un özgürlüğe en ufak saygısı olsaydı sırf İsrail’i memnun etmek için Filistin’le ilgili içeriklere savaş açmaz ve direniş taraftarlarının sayfalarını kapatmazdı.
Günümüzde insanların ve özellikle gençlerin bağımlı hale geldiği sosyal paylaşım siteleri üzerinde daha çok kafa yormak, zararlı yönlerinin nasıl engellenebileceğini düşünmek gerekiyor.
Söz konusu sitelere erişimi engellemek ve uygulamaların kullanımını yasaklamak çözüm değil.
Bir yandan yasal önlemler alınırken diğer yandan yerli ve milli alternatifler geliştirilmeli, sosyal medya kullanımı konusunda vatandaşların bilinçlendirilmesi için çaba sarf edilmeli.
Bu konunun savunma sanayi atılımları kadar önemli olduğunu unutmamalıyız.