İletişimin artık değiştiğini her fırsatta söylüyoruz. Fazla değil bundan on yıl önce planlı programlı reklam kampanyaları yapılıyordu. Ne zaman televizyona gireceğiniz ne Zaman radyo reklamı yapacağınız hangi dönemlerde açık havayı kullanacağınız belliydi. Hatta yıllık medya planları bile rahat rahat yapılıyordu. Ancak artık bırakın yıllık medya planını gün içerisinde hatta dakikalar içerisinde tüketiciye gönderdiğiniz mesajlar değişebiliyor. Çünkü artık içeriğin yönünü markalar değil tüketiciler belirliyor. Tüketicilerin beklentileri, istekleri, gündemleri anlık olarak değişiyor. Markalara ise bu değişme ayak uydurmak düşüyor.
Yıllar önce yapılan reklamlar tüketicileri ikna etmek ve ürünü satın aldırmak için yeterli olabiliyordu. Televizyonda biraz fazla yer almak tüketici dikkatini çekebiliyordu. Şimdi ise reklamcılar tüketicinin boş bir anını yakalamak için kendini paralıyor. Çünkü artık tüketici tek bir medyadan beslenmiyor ve çok yoğun bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıya. Kendinizden pay biçin sabah akıllı telefonlarınızı elinize alıp sosyal medyada gözünüzü açtığınızdan işe gidene kadar, çalışma süreniz boyunca kitle iletişim araçlarından hatta eş zamanlı dijital mecralardan ve akşam eve gidip tekrar uyuyana kadar kaç farklı kanaldan mesaj bombardımanına tutuluyorsunuz. Bunların kaç tanesinin akılda kaldığını sorguladığınızda ise karşılaşılan mesaj bombardımanın çok azı diyebiliriz.
Mesaj bombardımanından artık o kadar rahatsız olur duruma geldik ki karşılaştığımız reklamlara tepki veremez duruma geldik. Reklam gördüğümüzde ya kafamızı çeviriyor ya da görmezden geliyoruz. Son zamanda yapılan araştırmalar sosyal medyada markaların kendi sayfalarından çok markayı öven tüketicilerin paylaşımlarının daha etkili olduğunu gösteriyor. Artık tüketici olarak hepimiz reklam mesajlarına karşı bilinçli ve yüksek oranda kapalıyız. Ancak takip ettiğimiz dostlarımızın ve sosyal medya fenomenlerimizin mesajlarına zararsız gördüğümüz için daha açığız.
Bir markanın bize sosyal medyada "beni kullan mutlu ol" mesajı vermesi o kadar umurumuzda olmazken bir arkadaşımızın, bir sosyal medya fenomeninin hatta bırakın bir fenomeni sıradan bir tüketicinin "x markası beni mutlu ediyor" mesajı markaya karşı tutumumuzu olumlu yönde etkiliyor. Gözümüzdeki marka değeri yükseliyor ve markayla ilgili olumlu çağrışımlarımız artıyor. Çünkü mesajı gözümüze marka sokmuyor. Markayı denemiş, sonucunu görmüş sıradan bir tüketici tepkisi mesajıyla karşı karşıyayız. Bu nedenle artık markalar blogerlara ve vlogerlara kendilerini tavsiye etmeleri için para döküyor. Sevilen bir blog yazarının bir markayı tavsiye etmesi artık markanın bağıra bağıra kitle iletişim araçlarında konuşmasından çok daha etkili. Çünkü onlar bizim dostlarımız ve bizim için kötü birşey paylaşmaz.
Daha olumlu bir marka tutumu oluşturmak ve daha olumlu çağrışımlara sahip olmak için tüketicileri hakkınızda konuşturmanın zamanı geldi de geçiyor bile.