Artık günümüz iletişim dünyasında bütünleşik pazarlama iletişimi kavramı da sosyal medya kavramı da boyut değiştirdi. İlkokul arkadaşlarımızı bulma hevesiyle hayatımıza girdi sosyal medya, daha sonra biraz daha gelişti ve yeni iletişim kanalları kurma aracı oldu, günlük hayatımızda örnek aldığımız kişiler Facebook’ta arkadaşımız oldu. Sona Twitter çıktı, fotoğrafsız, az lafla çok şey anlatılması gereken bir mikro site olan Twitter daha hızlı girdi hayatımıza, siyasetçiler, sanatçılar, yazarlar, akademisyenler herkes oradaydı. Herkes birbirini takip etti. Günlük hayatta ulaşılmaz dediğimiz herkes oradaydı ve bir mesajla onlara ulaşabiliyorduk. İnsanlar arasındaki mesafe ortadan kalktı aslında. Günlük hayattaki birebir iletişim kavramı orada ortaya çıkarttı kendini.
İletişimin en büyük lokomotifi pazarlama el attı sonra bu platforma. Birebir iletişimi organiğinde barındıran sosyal medya pazarlama aracı olarak çıktı karşımıza. Markalar bu fırsatı hızlı değerlendirdi. Web 2.0 teknolojisinin verdiği imkânlarla da her gün sosyal medya kampanyaları üretildi. Videonu çek paylaş odaklı bu kampanyalar aslında ilk kez tüketiciyi oturduğu yerden kaldırıyor ve aktif duruma getiriyordu. Bu yenilik tüketicinin de hoşuna gitti. Paylaşım ve kendini gösterme güdüsüyle bu kampanyaların içerisinde yer aldı. Tabi ki Facebook’ta kendini bu yeniliğe adapte etti ve direk hedefli reklam olanaklarıyla markalara tüketicilere ulaşma yolunu açtı.
Fakat pazarlama bununla da yetinmedi. Artık tüketici daha çok işin içerisine çekilmeliydi. Tüketici markasını sahiplenmeli, eline aldığı doneyi geliştirmeli ve daha çok paylaşımda bulunmalıydı. Artık sadece bütünleşik pazarlama iletişimi yöntemleri yetersiz kalıyordu. Bu yüzden artık tüketici direkt olarak markanın konuşucusu, konuşturucusu oldu. Markalar sadece bir hikâye örgüsü oluşturdu ve tüketiciye sundu bunu paylaşarak çoğaltmak, konuşturmak ise tüketiciye düştü. Bunun adına ise dünya literatüründe “Transmedya” kavramı denildi.
Belirli bir hikâyenin farklı mecralarda ve o mecranın organiğine uygun olacak şekilde kurgulanıp, insanların geliştirmesine dayalı “Transmedya” özellikle sinemada hayatımıza girdi ve şuan tüm dünyada yükselen bir trendle devam ediyor. Kısaca Transmedya bize diyor ki; Her noktada aynı özü koruyarak ver ama her mecrayı kendine özgü kullan. TV den bir kareyi alıp da billboard reklamına koyma diyor. Bir hikâye üret ve bu doneyi tüketicine ver geliştirsin paylaşsın diyor. Transmedya hem sektör için hem markalar için bambaşka kapılar açıyor. Bir an önce adapte olmak gerekiyor.
TRANSMEDYA KONYA’DA
Dünyanın konuştuğu Transmedya kavramı bugün Konya’da konuşuluyor. Selçuk Üniversitesi Reklamcılık Bölümü öncülüğünde gerçekleştirilen ve benim de içerisinde yer aldığım TUBİTAK projesi kapsamında şehrimizde Transmedya çalıştayı yapılıyor. İki gün sürecek çalıştayı reklamcı, halkla ilişkilerci kısaca iletişimciyim diyen hiç kimse kaçırmamalı. İstanbul’dan ve Almanya’dan değerli akademisyenler ve değerli sektör temsilcileri 8-10 Mayıs tarihlerinde Rixos Otel’de iletişimleri bekliyor. Detaylı bilgi isteyenler ise www.transmedya.org sitesini ziyaret edebilir. Kaçırılmamasını tavsiye ederim.