Batıda yaklaşık iki asır önce Sanayi Devrimi ile başlayan dönemin bir sonucu olarak ortaya çıkan sendikal hareketler bugün toplumdan çok yoğun biçimde destek bulmaya başladılar. Tarihsel olarak öncelikle işçi sendikacılığı ön plana çıkmış olsa da geldiğimiz noktada bugün özellikle memur sendikacılığının daha çok ilgi çekmekte olduğunu görüyoruz.
Eğitim ve yetişme tarzları daha iyi durumda olan memurlar sendikal hareketi çok sevdi; sendikal harekette memurları. Memurlar kendilerini topluma ve siyasete kabul ettirdiler. Sadece ‘ücret sendikacılığı’ yapmıyorlar artık.
Bir taraftan mensuplarının ekonomik haklarını savunurlarken diğer taraftan siyasi, sosyal ve kültürel meselelerde müdahiller. Kamuda başörtüsü yasağının kaldırılmasına yönelik geçtiğimiz yıl toplanan 12 milyonun üzerindeki imza, karar vericiler üzerinde çok etkili oldu.
Düzenlemeye olumlu bakan, karar vericiler toplumdan gelen mesajla rahatladılar. Nihayetinde milletin görüşü doğrultusunda bir uygulama ortaya konulmuş oldu.
Hükümet de memurları muhatap olarak alıyor artık. Çalışmalarını paylaşımcı bir yaklaşımla yapmak isterken mecburen memur sendikaları ile çalışmak durumunda kalıyor. Sendikal hareket Türkiye’de belli bir mesafeye geldi. Bundan sonraki dönemde de daha fazla ivme kazanması, daha etkili olması beklenen bir durum.
Bu girişten sonra asıl konumuza gelmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta sonu Eğitimciler Birliği Sendikası tarafından organize edilen 9. Türkiye Buluşması toplantılarına konuk olarak davet edildim. Sizlerle bu toplantıda edindiğim izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Sendikalar hepimizin meselesi. Eğitim-Bir-Sen ülkenin en büyük sendikası. Sadece eğitim ve araştırma işkolunda değil, tüm işkollarında en fazla mensubu bulunan hareket.
Yaklaşık bin kişinin katıldığı toplantılar bir şölen havasında geçti. Nihayetinde adından yola çıkarak bile kapsam konusunda akıl yürütebiliriz: Türkiye Buluşması. Bir ‘buluşma’dan ilk beklenen şey katılımcı profilinin yüksek olması ve gündeme alınacak konuların önemli oluşu.
Genel manada profil yüksekti. İlgili tüm aktör ve şahısların katıldığını söyleyebilirim. Eğitim ve araştırma alanında seçilmiş önemli şahıslar toplantılarda mevcuttu.
Gündeme alınan konular sadece üyeleri ilgilendirmiyor, tüm topluma yönelik temel meseleler. En büyük sendika sadece kendinin ve üyelerinin haklarını savunmakla yetinemez.
Benim de konuşmacı olarak davet edildiğim kısmında ülkenin her tarafından gelen katılımcılar son derece nitelikli sorularla toplantının kalitesinin daha da yükseltilmesine katkı sağladılar. ‘Kurum yönetimi ve liderlik’ konusundaki sunumum sendikanın bundan sonraki süreçte hangi alana ağırlık vereceğini göstermesi bakımından önemli. Kurumsal kapasite geliştirme çalışmaları yapılarak, sendikal kapasite artırılacak. Yönetim faaliyetleri daha bilinçli bir şekilde yürütülecek.
Sendikanın Genel Başkan Vekilliği görevine seçilen Latif Selvi hocamız sendika iç işleyişi bakımından kilit bir konumda bulunuyor. Hoca, toplantı boyunca sendikal hareketin daha da gelişmesi için ciddi ve somut bir takım hedefler ortaya koydu. Umuyoruz ki 5. Olağan Kongresinde geçtiğimiz ay göreve getirilen yeni yönetim ülkemizin problemlerine ciddi katkılar sağlayacak.
Gözlemlerimiz Latif hocamızın tüm şehirlerden gelen temsilciler nezdinde çok ciddi bir tabanının olduğu yönünde. Ülkenin her tarafından insanların yoğun ilgisine muhatap oluşunu gördüm. Herkes onunla görüşebilmek, istişare edebilmek ve derdini anlatabilmek için adeta yarış halinde idi. Sadece hocamız adına değil, daha çok şehrimiz adına çok mutlu oldum. Ulusal düzeyde o kalibrede temsilcimiz neredeyse yok denecek kadar az. Hem de seçimle gelinen mevkilerde.
Latif hocamızın ufkunun açık olduğunu zaten biliyorduk. Bir kez daha müşahede ettik ki sadece ülke içinde değil, uluslararası düzeyde açılımlar yapmak için planları hazır. Sendikanın profesyonel bir mantıkla çalışmalarını yürütmesi için kurgular yapıyor. Zira sendikaların içeriye dönük çalışmalarının patronu o. Genel başkan vekilliği görevi onu gerektiriyor.
Projeleri arasında dikkatimi ve ilgimi en çok çeken İslam ülkelerinde çalışma yapan sendikalarla ilgili bir çatı kuruluş teşkil etme girişimi oldu. Batıdan ziyade yönünü Doğuya dönmek istiyor. Müslümanlar birleşmeden, sosyal hareketleri entegre hale getirmeden belli meselelere çözüm bulamayacağını düşünüyor.
‘Çatı kuruluş’ fikri çok isabetli bir tespit. Tarihsel sorumluluklarımız bunu gerektiriyor. Kardeşlerimizle ne kadar çok hemhal olur, kucaklaşır, işbirliği yaparsak Batıya, yani kardeşimiz olmayanlara karşı o kadar güçlü görünürüz. Yay misali, doğuya doğru gerilme miktarımız batıda ulaşabileceğimiz sınırları işaret eder. Doğudan aldığımız güçle, Batıya doğru açılmamız mümkün olabilir.
Ayrıca sendikanın kurumsallaşması ve profesyonelleşmesi yönünde alınması gereken önlemler de toplantılarda tartışıldı. Önümüzdeki dönemde Latif Selvi damgasının Eğitimciler Birliği Sendikası’nda hissedilir etki yapacağını rahatça ifade edebiliriz.
Toplantılarda konuşulan diğer meseleler memleketin geniş kesimlerini ilgilendiren konulardı. Sendika kendine 400 bin üye hedefini koymuş. An itibariyle bu hedeften uzak değiller. Mevcut üye sayısı 330 binin üzerinde.
Yüzbinleri bulan üye sayısıyla bir aile olarak hareket eden Eğitim-Bir-Sen ülkenin en etkili STK’sı olarak nitelendirilebilir. Belki TOBB’un ve TESK’in üye sayısı daha fazla olabilir. Ama oralarda zorunlu üyelik söz konusu olduğu için, STK olarak ‘kıymet-i harbiyesi’ yok. Baskı grubu olarak önemliler, ama STK olarak değil.
Türk sendikal hareketinde önemli şahıslar Konya’dan: (Ermenek’li) Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan’ın yanında artık ulusal düzeyde bir de Latif Selvi var.
Konya olarak temsilcilerimize ne kadar çok sahip çıkabilirsek, şehrimizin temsil ettiği değerleri o kadar çok yaygınlaştırabiliriz.