Ülkeler ekonomik, siyasi, toplumsal ve jeopolitik sorunlarla dolu 2018 yılını geride bıraktı. Sorunlar ve olası etkileri göz önüne alındığında 2019 yılının, en azından geçtiğimiz yıla göre ne yazık ki daha hareketli geçeceği açıkça görülmektedir. 2018’den 2019 sarkan en önemli ve en büyük sorun, üstelik küresel ölçekte etkiler meydana getireceği de cabası, Trump’tır.
Arkasına aldığı en büyük ekonomi ve askeri güç ile 2019 yılı boyunca da Trump, “Dünyanın her noktasının öncelikle ABD çıkarlarına hizmet etmesi gerekir” anlamına gelen sakat düşüncesine dayalı politikalardan vazgeçmeyecektir. Söz konusu politikalara karşı elbette Almanya, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya, Japonya gibi dünya ekonomisinin başını çeken ülkeler öncelikli olmak üzere zarar gören hemen her ülkenin, kendi gücüne göre iktisadi ve siyasi tepki koyacağı düşünüldüğünde, 2019 yılının dünya refahı ve huzur için olumlu beklentilere girilmesi zor görünmektedir. Bu yüksek olasılığa göre ülkelerin eko-politiklerini kısa, orta ve uzun vadeli olarak şimdiden planlamaları, çıkarlarına olacaktır.
Trump ve politikaları temelli sorunlar yanında, yine ABD’nin çıkarları gereği desteklediği terörün palazlanması hatta küreselleşme boyutuna dönüşmesi, bir diğer önemli başlıktır. Trump’ın Suriye’den kademeli çekilme planının arkasında neler olduğu ve Orta Doğu’da ne tür çıkarlar tezgâhladığı, şimdilik üzerinde bir çok soru ve gizemi barındırırken, bölge ve dünya için her türlü sonuca gebe bir harekettir. Silahların susması ve barış ortamının sağlanması adına beklentinin, yanılmamı hararetle istememe rağmen, oldukça iyi niyetli bir bakış açısı olduğunu belirteyim.
Küresel ekonomiye yön verecek unsurlardan biride, ne önemli konumda olan petrol ve fiyatının ne düzeyde seyredeceğidir. Petrol arz düzeyinin ne olacağıyla ilgili OPEC üyesi olan - olmayan ülkeler ile ABD’nin anlaşma çabaları ve açıklamalarına bakıldığında, ortak noktanın bulunması zor görünmektedir. Belki ironi olacak ama, bazen olumsuz koşullardan kısa dönemde olumlu sonuçlar çıkabilmektedir. Dünya ekonomi büyümesinin; korumacı politikalar, ülkelerin Dış Borç/GSYH oranlarının aşırı yükselmesi, gelişmiş ülkelerin temel verilerinde (enflasyon, dış ticaret dengesi, cari denge, işsizlik) görülen istikrarsızlıklar gibi faktörler sonucu yavaşlama sürecine girmesinin petrole olan toplam talebi ve dolayısıyla da fiyatları nispi olarak düşük düzeyde tutmasıdır.
ABD ekonomisinin durgunluk sinyalleri vermesi nedeniyle FED’in uygulamaya koyacağı faiz oranı ve artırım sayısını azaltacak olması, Türkiye gibi gelirleri giderlerini karşılamadığı için cari dengesi negatif veren, bu yüzdende borçlanmak zorunda olan ülkelere suni nefes aldırıp, kısa süreli rahatlamasına yol açacaktır, o kadar. Yapısal sorunlar, yapısal politikalarla çözülür. Dış kaynak ihtiyacından kurtulmanın yolu; zaman kazandırmaktan, ekonomide geçici iyileştirmeler sağlamaktan başka bir işlev görmeyen reform paketlerinden, alelacele uygulamaya konulan bölge, il, sektör ve ürünlere yönelik teşvik paketlerinden, seçimlerle bağlantılı popülist politikalardan değil, global pazarlarda fiyat ve kalite ile rekabet edecek çağdaş tabanlı eğitim, bilim, ileri teknoloji düzeyi üzerinde yükselen üretim düzeyini yakalamaktan geçer, bunun başka yolu da yoktur. Başka yollara girilmesi ülkenin zaman, kaynak ve refah kaybından, geri kalmışlıktan başka bir sonuç getirmeyecektir.
Söz konusu gelişmeler etrafında genel olarak şekillenecek dünya ekonomisi ile yıl içinde şüphesiz bir çok olumlu olumsuz veriler açıklanacaktır. Ama bu veriler ara işlemlerdir, genel çerçeve dışına çıkması olanaksızdır. Bu bağlamda 2019 yılında yerküremizi ekonomik ve siyasi şoklarla beslenen sorunlar ve gelişmeler beklemektedir. Yani sorunlar hep olacaktır. Parlak bir gelecek ve yüksek refah düzeyine ulaşan ülkeler palyatif, kısa vadeli, zaman kazandırıcı ve geçici politikalara umut bağlayanlar değil; bilimi ve eğitimi, üretime uyarlayanlar olacaktır.
Soru: Her gelişmiş ülkenin krize girmesi küresel krize yol açar mı? Neden?
Sözün Gözü: Zamanının tilkileri şimdilerde fetva verir olmuşlar.