SORUMLULUK ALMANIN GEREĞİ

Hasan Mutluoğlu

Her Müslüman, hayatını sürdürmekteki amacını, gereğini ve yapması gerekenleri mutlaka bilmesi gerkir. Aksini düşünmek, varlığının gerçeğini inkara giden ve hesabının verilmesi kaçınılmaz bir neticeye varacağı gerçeği ile karşı karşıya gelinecektir.

Müslümanların müslümanca yaşayabilmesi için gerekli eğitimleri alması, bilinçlenmesi gerekir.

Eğitimden yoksun olan Müslüman, yaşadığı toplum içinde kendine düşen görevi laiki ile yerine getiremiyeceği gibi, kendi mutluluğunu sağlayabilecek gerekli hayati bilgilerden de yoksun kalacaktır.

Müslüman; hayatın amacını nasıl okumalıdır. Hayatın amacını; daha çok yemek, daha çok içmek, daha çok eğlenmek, daha çok gezmek, daha çok kazanmak ve daha çok tüketmek olarak mı anlamlandıracaktır?

Böyle bir hayat Müslümana uygun düşmeyeceğine göre, daha dengeli, daha ölçülü, kurallı ve yaratılış gayesine uygun bir hayat tarzı tercihi kaçınılmaz gerçektir.

Dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırabilecek hayat tarzı, Müslümanın vaz geçmesi mümkün olmayan bir hayat tarzı olan “Müslümanca Yaşama” bilgilerini öğrenmek ve benimseyerek uygulamak zorundayız.

Eğitim faaliyetleri ve çalışmalarında, kişiliğimizi oluşturacak olan önemli bilgilerin öğretilmesi, yetiştirilen ve yetişecek yeni nesillere farklılık kazandıracaktır.

Müslüman şu gerçekleri daima göz önünde bulundurmak zorundadır. Sorumluluk almanın gereği ancak bu şekilde anlaşılabilir.

Her fert, yaşamı boyunca şu üç konuma dikkat etmek ve davranışlarını ona göre ayarlamak durumundadır.

Biricisi; Allah karşısında kulluk durumu: Kendisini yaratan Allah’a (c.c) karşı görevi ve sorumluluklarını bilmek, karşılığında neler yapılması gerektiğinin şuurunda olmak.

İkincisi; Hem cinsi karşısında bir insan olarak sorumluluk ve görev durumu: İnsan yalnız başına yaşaması mümkün olmayan “Sosyal Bir Varlık” tır. Toplu halde yaşamanın gereği ne ise öğrenilip uygulanma zorunlululuğu vardır.

Üçüncüsü; Varlık alemi karşısında fert olarak konumu: Allah, yarattığı alemi İNSANIN istifadesine sunmuştur. Müslüman bu durumu bilerek, varlık aleminin sunduğu imakanlardan yararlanma yollarını öğrenmek ve öğretmek zorundadır.

Ülkemizin yetişmiş, kişilik kazanmış, geleceğin inşasını yapabilecek eğitilmiş, daha çok insana ihtiyacı var.

İnsan eğitimi için gerekli olan bilgi, birikim, imkan ve kaynaklar bakımından oldukça zengin bir kültür ve kaynağa sahibiz.

Bizim yapmamız gereken; bu önemli kaynakların gereği gibi eğitim faaliyetlerinde kullanabilmeyi başarmaktır.

Kul olarak, Allah’a karşı görevlerimizi, Kitabımız Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V)’in sünnetinde bulacağımızı mutlaka biliyoruz.

Müslüman olarak, Kur’an ve sünnet ile buluşmanın, öğrenmenin gerekli olduğunu unutmadan gereğini yapacağız.

Bin yıldır üzerinde yaşadığımız toprak parçası olan Anadolu’da yaşayan insanlarımızın, -etnik, cins, renk, inanç – farklılıkları olmasına rağmen, bütün insanlığa erdem kazandırabilecek, insanlara kişilik kazandırabilecek önemli “İnsani Özelliklere” sahiptir.

Bu önemli erdem kazandırıcı özelliklerin bazılarını söylemek gerekirse, şu şekilde ifade etmek mümkün:

-“Anadolu İnsanı İrfan sahibidir,

-Anadolu İnsanı İzzet sahibidir,

-Anadolu İnsani İkram sahibidir,

-Anadolu İnsanı Kadir-Kıymet bilendir,

-Anadolu İnsanı Hakikati bilendir,

-Anadolu insanı Hakikat erlerinin ve öncülerinin kıymetini bilendir.”

Anadolu toprağında önemli ve ayrıcalıklı bir ruh hali ve özellikler var.

Kazanılması kolay olmayan bu güzelliklerden daha iyi yararlanarak, sorumluluk alabilecek yeni insanları yetiştirmeye vesile olabilecek çalışmaların hayırlı sonuçlara ulaşması dua ve dileğimiz olsun.