Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın günlerce konuşulan Amerika ziyareti geçtiğimiz günlerde gerçekleşti yerel basınımız, Amerika basını ve de dünya basını bu ziyarete yoğun ilgi göstererek, Trump ve Erdoğan görüşmesinin çok zor geçecek bir görüşme olarak yorumlanmasına sebep oldu. Bu ziyarette neler konuşuldu, neler kazanıldı veya neler kaybedildi tam vakıf olamadığımız için bilemiyoruz. Ancak her iki liderin açıklamaları, diplomasi gereği bir açıklama olmaktan öteye geçemedi, ilişkilerin artırılması ve geliştirilmesi ve terörle ortak mücadele gibi beklenen diplomatik açıklamadan öteye geçmedi. Bir arkadaşımla sohbetimizde Sayın Erdoğan ve Trump görüşmesinde ne olur abi diye bana sormuştu, bende değişen bir şey olmayacak herkes bildiğini yapacak her iki ülkede kendi yolundan gitmeye devam edecek. Çünkü devletlerin her zaman çıkarları önemli ve önceliklidir demiştim. Amerika tarafından olayı değerlendirirsek, Amerika kontrol edemediği gücü zayıflatarak kırmak ister çünkü son dönemlerde ve özellikle Sayın Erdoğan döneminde Türkiye artık kontrol altına alınamayan bir ülke olmuştur, 1960 askeri darbesi, 12 Eylül darbesi veya 15 temmuz darbe girişiminin niye yapıldığını çok iyi bilmemiz gerekir ve Türkiye’nin 15 temmuz darbe girişimini atlattıktan kırk gün sonra Suriye’de operasyon yapabilme yeteneği Amerika’nın menfaatlerine ters düştüğü için onlarca yıldır kullandıkları Suriye ve Iraklı Kürtlere bir uydu devlet kurdurarak bölgede var olma çabalarını iyi analiz etmeliyiz. Amerika çok iyi biliyor ki güçlü bir Türkiye var olduğu sürece bölge de, hiçbir güç( bu güç Amerika bile olsa) istediği gibi hareket edemez ve Türkiye’nin gücünün zayıflatılması için güneyinde kurulacak yapay devlet ile mücadele ederek zayıflatılmaya ve Sayın Erdoğan’ın yıpratılarak gücünü kaybetmesini beklemek olacaktır demiştim. Amerika Türkiye’yi gözden çıkardı ancak karşı karşıya gelerek bölgedeki çıkarlarının zarar görmesini istemediği için tam bir oyalama taktiği uygulamaktadır. Amerika , Türkiye ile Pyd arasında olması muhtemel çatışmanın Amerika’nın bölgedeki varlığını tehlikeye sokacağını bilmektedir onun için Pyd içine kendi özel kuvvetlerini yerleştirmiştir. Çünkü olası bir operasyonda Amerika özel kuvvetleri askerlerinin vurulma ihtimaline karşı her iki taraf temkinli olacağını ve istihbarat paylaşımı ile bunların aşılacağını zannetmektedir ancak Amerika, Türkiye ile Rus ruleti oynanmayacağını da çok iyi bilmektedir.
Bu görüşmeye Türkiye tarafından bakacak olursak Amerika gibi bir devletle düşman olmak yerine kendi gücünü biraz daha artırmak için zamana ihtiyacı olduğunun farkında olarak ve bu görüşmeden tam bir sonuç alamayacağını bilerek böyle diplomatik bir açıklama yapmıştır. Çünkü Amerika ile düşman olmak Türkiye’nin de çıkarlarına ters düşmektedir. Amerika’nın Türkiye’nin çıkarlarına zarar verecek uygulamaları özellikle Pyd ye ağır silah yardımı, askeri ve ekonomik yaptırımlarını engelleyecek politikaları sürdüreceğini görmekteyiz , Türkiye’nin Amerika ile olan son 50- 60 yıllık bağlarından, prangalarından kurtulmak istediğini bu ziyaret göstermiştir ancak bu ayrılığın uzun bir zamana yayılarak olması ve Amerika ile olan ticaretimizi geliştirerek zaman kazanmaya çalıştığını görmekteyiz. Türkiye uzun yıllardır kılcal damarlarına işlemiş olan Amerikan silahlarına güvenilmeyeceğini anladığı andan itibaren bu prangalarından kurtulmaya çalıştıkça ekonomik ve askeri darbeler ile kontrol edildiğini unutmadan hareket etmek zorundadır.
Bu görüşmenin diğer bir ayrıntısı da Amerika’nın, Türkiye’den Papaz Brunson’un iade etmesini istemesi veya Türkiye’nin Amerika’dan Fetö terörist başının iade edilmesi ile ilgili görüşmeleridir. Türkiye, Amerika’nın Fetö ile işi bitinceye kadar iade etmeyeceğini bilmesine rağmen tekrar tekrar istemesi uluslar arası kamuoyu oluşturmaya yönelik bir girişim olarak görülmelidir. Sonuç olarak bu görüşme de varılan ortak karar ilişkilerin artırılması ve karşılıklı güven teyidi üzerine oluştuğu ve yazımızın başında söylediğim gibi her iki tarafta yine bildiğini yaparak yollarına devam edeceklerini göstermiştir.