SONRA YALNIZLAŞMA

Gökhan Kırlangıç

Ne de çok şey biliyoruz şu hayatta.Gerçekten biliyor mu insan yoksa bildigini mi zannediyor da konuşuyor.Bütün treddütler burada başlıyor.Sosyal hastalığının yaşandığı bir dönemdeyiz. Buradan alınan bilgiler gerçekten sahih mi ya da bilgiyi alanı yani bizi bilgi ile donatıyor mu ? Beğenilerimiz, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, dinlediğimiz müzikler, seçimlerimiz ve tercihlerimiz bize gerçek manada bizi anlatiyor mu ?

Sonra kendini ifade bile edemeyen insan çıkmıyor mu karşımıza.Sonra kes kopyala yapıştır ; basma kalıp fikirlerle bizimle tartışmalarına ne diyeceksiniz. Artık yabancılaşma başlamıştır. Kendine yönelik ne bir konuşma ne de yaşadığımız topluma dair değerler  göremiyoruz.

Sonra Yalnızlaşma

Bu aklınıza gelen  yalnızlıktan bahsettiğim zannedilmesin. Arada büyük bir fark var ki buna değinmeyeceğim  burada.

Yalnızlaşma, kendini yaşadığın ortamdan her değerden soyutlamanın diğer adı. Yabancılaşma ise içinde yer aldığın zaman ve mekanın değerinin anlamını kaybetmesi, ona farklı bir gözle bakmak, yeni anlam yüklemek demek.

Bu tanımı herkes biliyor ..Belki bir Sosyolog edası ile konuşmaya başladım .Aslında olması gereken İyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yanlışı, sevgiyi aşkı ve nefreti, beğeniyi ve tersini sevdayı ve vuslatı artık kendi nazarımızla bakmıyor ; kendi degerler penceremizden değerlendiremiyoruz. Batılı bir felsefeci daha çok dikkat çekiyor . Cemil Meriç hocamızdan bihaber yaşıyoruz sonra .

Fikir adamı yazar sanatçı dediyse kabul ettiyse doğrudur deyip, sorgulamıyoruz.

Sonra sahte kahramanların söylemleri ile yeni şeyler söylüyoruz.

Biz olamıyoruz işte bu yüzden

Kelimelere, cümlelere, ifade edilene, onun yaslandığı dünyaya, o dünyadaki kabulüne dair bir şey bilmeden onu kendimize adapte ediyoruz. Sonra bu bakışı bile bile kendimize uyarladığımızda, onun gözüyle hayata baktığımızda, farkında olmayarak kendimize de aynı gözle bakmaya başlıyoruz.

Ne diyelim efendim sonumuz hayır olsun .

Kalın efendim sağlıcakla ...