Yapılan mitingler, katılan TV programları, ortaya çıkan skandallar derken gündem epey hareketli geçti, geçiyor ve geçecek..
TV Programları..
Muharrem İnce, en başından beri medyanın esir alındığından bahsediyor ve kendisini davet edecek yürekli bir yandaş(!) gazeteci olmadığını iddia ediyordu. Belki de elinde ki en büyük argümanlardan birisi buydu. Bunun üzerine kendisini yandaş(!) oldukları iddia edilen Gazeteci Turgay Güler, Prof. Mehmet Çelik ve Salih Tuna gibi isimler defalarca davet ettiler. Peki, İnce bu davetlere icabet etti mi? Tabii ki hayır. Medya esir alınmışsa bu davetler nasıl geldi? Israrla kendisini davet edecek yürekli gazeteci arayan İnce bu davetlere neden karşılık veremedi? Cevap veremeyeceği sorular ile karşılaşmaktan mı korktu, yoksa ağzında sakız ettiği bir argümanının elinde patlamasını mı istemedi? Bunlar, danışıklı dövüşlü, soruların önceden çalışıldığı, “izotop” deyip “vaov” tepkisi alacağı programlar gibi olmayacaktı, risk almak istememesini anlıyorum.
Mitingler..
Erdoğan, İnce ve Akşener seçim çalışmaları için şehir şehir dolaşıp meramlarını anlatıyorlar. Bu mitinglerin en can alıcı noktası ise katılım sayısı.. Daha önce defalarca kez Kemal Kılışdaroğlu ve Recep Tayyip Erdoğan yarışlarından aşinayız; CHP, Ak Parti’nin miting fotoğraflarını alıp şu ilde ki mitingimiz diye sosyal medyada servis ederlerdi. İnce’de durum değişmedi. Algı operasyonu ile desteğin fazla olduğunu göstermeye çalışıyorlar ama gerçek ortaya çıkınca daha kötü çuvallıyorlar. Bunun yanında İnce’nin İzmir mitingi ise epey kalabalıktı.. Zaten CHP’nin kalesidir İzmir. Kimse aksini düşünmüyordu. Fakat ince ayrıntı şudur ki; Türkiye İzmir’den ibaret değildir. Akşener’e gelecek olursak.. Umutsuz vaka. Bir mahalle kadar insan toplayamıyor maalesef mitinglerine. Baştan beri söyledim, Meral Akşener şişirilmiş bir balondur ve en kısa sürede patlayacaktır. İnce’nin aday olması ile de balon hava kaçırmaya başladı. İnce’nin bu seçim sürecinde ki en büyük başarısı en güçlü ikinci aday olup, Akşener’in popülaritesini azaltmak oldu.
Skandallar..
Artık skandal deyince aklıma ilk gelen isim Muharrem İnce. Ne taciz haberleri bitiyor, ne küfür kıyamet haberleri. Taciz skandallarına girmeyeceğim. Son bomba, vekil olduğu dönemde Mecliste ki bir memura, ailesini de kapsayan hakaretler savuran telefon konuşması idi. Anladığım kadarı ile memur, İnce’nin korumasını geri çevirmiş. Vekil İnce, sen kimsin diyerek ağza alınmayacak küfürler sıralıyor memura. Aman Ya Rabbi, vekilken bu nedenden dolayı memura böyle davranan birisine Rabbim fırsat vermesin. Bu konuşmada beni en çok rahatsız eden ise onca hakarete rağmen memurun “aman vekilim, hayranınızım vekilim” demesi oldu. Ekmek parası, ekmeğinden olma korkusu idi onca hakarete rağmen bu şekilde karşılık vermek. Zaten İnce’de bu korkudan beslenerek fütursuzca devam etti hakaretlerine. Artık o devir bitti. Eski Türkiye geride kaldı. Kimse siz işinizi yapıyorsunuz diye size hakaret edemez. Sıfatı ne olursa olsun. Ağa babaların devri çok şükür bitti. Rabbim bu zihniyete imkan ve fırsat vermesin.
Son olarak haftanın en büyük gündemi patates ve soğan..
Daha dün 2 kilo patates ve 2 kilo soğana toplamda 10 lira verdim. Sonradan pişman oldum. Keşke almasaydım. Bizi soğan ve patatesle izaya getirmeye çalışanlara dersini verseydim. 7 Haziran seçimlerinde de aynı tablo yaşanmıştı. Üreticiden 50 kuruşa çıkan patates ve soğan fiyatları fahiş şekilde artış göstermiş, seçimden birkaç hafta sonra ise yüzde 300 gibi bir düşüş yaşamıştı. Patates ve soğanlar mağaralara stoklanmıştı. Bizi bu şekilde yola getirmeye çalışan stokçulara, bu süreçte patates ve soğan almayıp ellerinde ki mal çürüyüp, beş kurusuz kaldıklarında güzel bir ders vermiş oluruz.
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler..
Vatanımız için hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun.