SON ÇAĞRI

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Makale veya kitap çalışması yaparken zaman zaman Google amcaya müracaat ediyoruz. Bir konuyla ilgili araştırma yaparken ekrana isteğimiz dışında reklam vs geliyor. Mesela bugünlerde sık sık karşılaştığım reklamlardan birisi CHP ile ilgili. Ekrana 38 yaşında olduğu belirtilen bir kadın resmi geliyor. Resimle birlikte  “Çaresizlik üzer” yazısı görülüyor. Birkaç saniye sonra “Sandık çok güzel” şeklinde bir yazı ve hemen altında “izle” yazısıyla birlikte CHP amblemiyle “gelin oy verin gitsinler” deniliyor.

Bütün seçim kampanyalarında benim merak ettiğim ve cevabını bulamadığım bir soru var; bu tür reklamlar halk üzerinde ne kadar etki ediyor? Halk bu reklama istinaden mi oy verecek? Sadece CHP için değil bütün partiler için bu sorumuz geçerlidir. Mesele bu kadar basit mi acaba?

Şayet halkımız bu basit görüntüyle oyunu CHP’ye verecekse oldukça kolay bir şekilde “kandırılıyor” demektir. Bir siyasi partinin seçim meydanlarında sadece rüşvet-i kelam için Allah ve peygamberden söz etmesine istinaden oy veriyor ise ört ki ölem. 

Bilmem dikkat ediyor musunuz; bu seçimlerde hiç laiklikten söz eden olmadı. Türkiye Cumhuriyetinin “kurucu” partisi olan CHP bile artık laiklik ilkesini “unutmuş” görünüyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Bunlar peygamberimizi değil papayı örnek alıyorlar” sözüne bakar mısınız? Kendinin mensup olduğu partinin 1930’lu yıllarda “Kâbe Arabın olsun Çankaya bize yeter” lakırdılarını Türk milleti unutmuş değildir. Sevgili peygamberimiz için “Arapoğlu” şeklinde aşağılandığı dönemleri milletimiz unutmamıştır.

Sonuç olarak;

1..Milletimiz dün ile bugünün karşılaştırmasını yaparak oyunu kullanmalıdır. Sadece bugünü değerlendirmek yanıltıcı olabilir. Türk milleti inancını, lisanını ve kültürünü tahrip edenlere oy vermemelidir.

2.. Türk milleti kararını verirken midesine istinaden karar vermez,  vermemelidir. Milletimizle alay eder gibi ve çocuk kandırır gibi, elma şekeri verircesine oy isteyenleri milletimiz iyi tanımalıdır.  Günlük yaşayanlar, sorumluluk sahibi olmayanlar üç beş kuruşa belki satın alınabilir veya satılmayı tercih edilebilirler. Milletimiz ne aldatır ne de aldanır.

3. Milletimiz temiz dinî duygularını kullanarak kendi süflî maksatlarına tahvil edenleri iyi tanımalıdır. . İslamiyet’in tarih boyunca en uzun temsilciliğini yapmış olan milletimiz, seçim zamanlarında kılıktan kılığa giren din tacirlerini, dinden ve imandan söz eden “besmelesizleri” iyi tanımalı ve oyunu ona göre kullanmalıdır.

4.Yeryüzünde farklı ırk, renk ve inanç sahiplerini en uzun süre birlikte ve ahenk içinde yaşatan Türk milleti, tarihine ve inancına ihanet eden, Türk ve İslam dünyasının reisi konumundan, şunun veya bunun gölgesine sığınır hale getirenleri, bunları baş tacı edenleri tanımalı ve oyunu ona göre kullanmalıdır.

5. Biliyoruz ki, Türk milletinin orijinal yapısı Tanzimat’tan sonra bozulmaya başlamış ve bu durum tek partili dönemde tavan yapmıştır. Çok dikkate alınmasa da dahilî talepler ve ikinci dünya savaşı sonrası dış etkilerin zorlamasıyla geçilen çok partili dönemde halkımızın hissiyatı, kerhen da olsa dikkate alınmaya başlamıştır. Tek partili dönemde söndürülmeye çalışıldığı halde söndürülemeyen ama bir hayli körleştirilen milletimizin iman ateşi, çok partili dönemde tekrar parlamaya başlamıştır. Kökleriyle buluşmaya başlayan Müslüman Türk milletini, İslam’dan ayıramayan bir kısım mihraklar, sulandırılmış ve tahrif edilmiş bir din sahasına çekmeye çalışmaktadırlar. Bu güruh iyi tanınmalı ve bunlara, bunlarla organik veya fonksiyonel bağı olanlara oylar verilmemelidir.

PARLAMAYA BAŞLAMIŞ OLAN TÜRK MİLLETİNİN TALİHİ KARARTILMAMALIDIR.

6. Milletimizin lisanını tahrip etmemiş, etmeyen ve etmeyecek olan kadroların bulunduğu parti tercih edilmelidir.

7.Türk milletinin inancıyla alay etmemiş, etmeyen ve etmeyecek olan kadroların bulunduğu parti tercih edilmelidir.

8.Irk ayırımı yapmayan, bölücü olmayan ve insanî alt yapıyı bin yıldır özümsemiş milletimizin değerlerini sözde değil özde benimsemiş siyasî yapıların tercihi, tercihimizdir.

9. Son olarak; kırmadan, dökmeden ve dolduruşa gelmeden 7 Haziran’da ülkemizin mazi ve istikbalini dikkate alarak oyumuzu kullanalım. Yapılan siyasi tercihler nihayet, şahsî birer tercih olması bakımından birbirimizi kırmaya müncer olmamalıdır.