İslam dünyası asırlarıdır Batı’nın gerisinde. Ve aradaki mesafe yakın bir zamana kadar sürekli Batı lehine olacak şekilde açıldı. Halen Batı ile İslam dünyası arasında kapatılması uzun zaman alacak büyük bir mesafe var.
İlimde geriyiz, sanatta geriyiz, teknolojide, üretimde, tarımda, yaratıcı zekalar yetiştirmede hep geriyiz. Geri kalmamızın içeriden yani bizden kaynaklanan sebepleri bulunduğu gibi Batı’dan kaynaklanan nedenleri de bulunmakta. Son asırlarda tüm devlet adamlarımızın, sanatçılarımızın, alimlerimizin üzerinde kafa yordukları husus bu geri kalmışlığımız.
Geri kalmamızın önemli merhaleleri bulunmakta. Önce geri kaldığımızı görmeme, hala ileride sanma dönemi. Sonra mızrak çuvala sığmayacak hale gelince geriliğimizi kabul etme evresi. Daha sonra kendimiz olarak Batı’yı yakalama çabalarımız. Sonrasında geri kalmanın kendimizden kaynaklandığına dair oluşan kanaatimiz ve bunun sonucu Batılaşarak Batı’yı yakalama serüvenimiz, başka bir deyişle modernleşme tarihimiz. Son tahlilde Batılaşamamakta olduğumuzu anlayarak yeni bir yol bulma arayışları.
Bir taraftan kendimiz kalma isteği. Diğer taraftan Batı’yı yakalama arzusu. Bir yanda ahiretimizi kaybetmeme endişesi, diğer tarafta dünya nimetlerinden sonuna kadar faydalanma isteği. Bir yönümüzle İslam, Osmanlı, Doğulu kalmak, diğer yönümüzle kapitalistleşme temayülümüz.
Bu arada kalmışlığın mücadelesini verirken geleceğimizi yani gençlerimizi kazanmak zorundayız. Yoksa mahvolacağız, batacağız. Bunun yolu da öncelikle ve tamamen eğitimden geçmekte. Eğitimin “Milli” olmasından geçmekte. Ne yapıp edip bir an evvel kısır çekişmeleri bir kenara bırakarak ülkenin eğitim meselesini halletmemiz gerekiyor.
Siyasi olarak sömürge haline getirilememiş Anadolu maalesef “yerli” devlet adamı ve entelijansiyamız ile fikrin, zihnen sömürge haline getirilmiştir. Bugün bu prangaları parçalama vaktidir. Bu da eğitimle olur, berrak zihinle, kavi imanla olur. Yoksa hamasetle, kanunla, ben yaptım oldu mantığıyla olmaz. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin desteği gerekmektedir.