Baştan uyarmış olayım: Yakınlarda, eni bir devrim (!) planı yapıldı. Daha doğrusu, yeni bir darbe girişimi yapılacak... Yakında üniversiteler açılacak ve başörtülü kızlara ağır fiilî saldırılar olacak. Dindar bayanlara uygulanacak onur kırıcı provakatif şiddet yoluyla laik-anti laik çevreler arasındaki ayrışma derinleştirilerek eski defterler yeniden açılıp küllenmiş kinler yeniden alevlendirilecek… Orduyu kışkırtıp kimi laikçi kesimleri ayağa kaldırarak, iç savaş yoluyla kendi “mutlu son”larına ulaşmaya çalışacaklar. Kısacası, yeni plan, İslamî ve seküler duyarlılığı yüksek olan kesimler arasında iç savaş çıkarmak ve bu yolla orduyu iş başı yapmaya davet etmek temeline oturuyor. Bir öncekine hayli benziyor olsa da, Mi Minör’de bu kez rol dağılımı farklı olmuş, hepsi bu… Anlaşılan, oturup derin derin, uzun uzun düşünmeye, sabahlara kadar tartışmaya pek vakit bulamamışlar… Ama bildiklerinden şaşmıyorlar. Sonuçta kimileri simitle, kimileri de ümitle yaşar…
Şimdi başlığımıza dönelim:
Taksim’de çıkarılan olaylardan sonra “Devrim sabahına günaydın!” diye köşe yazıları yazarak, sosyal ağlardan “Şanlı devrimin ayak sesleri!”, “Zafer yakındır” gibi sloganlarla millete verdiler gazı, verdiler ayarı, verdiler coşkuyu, birilerini sokaklara saldılar. Sokaktaki saftirikler bir süre sonra arkalarına dönüp baktılar ki, ortalıkta kimse kalmamış, bütün gazcı babalar tabana kuvvet kaçmış…
Adam gelmiş seksen yaşına, “hiçbir yeri kıpırdamaz” olmuş, hala “Devrim! Devrim!” diye inleyip duruyor. Devrim olsa, ertesi gün yirmi yaşına mı döneceksin be adam!? Sana ne oluyor?
Kadın gelmiş seksenine, sosyal medyada hala kılık kıyafet serbestisiyle ilgili olarak başörtülüleri kötüleyen montajlama fotolar ve G noktasından uydurma haberler paylaşıp duruyor. Ya sana ne oluyor? Kırışmadık, buruşmadık yerin kalmamış… Sen bu saatten sonra çarşaf giysen ne olur, dekolte yapsan ne? Senin yaşındaki kadınlara tesettür farz değildir! Çünkü açıklığın sonuçlarını göstermiyorsun. Nereni açıp gösterirsen göster, artık kimseyi tahrik edemezsin!
Genç solcu kadınlarımıza gelince… Tesettür onlara da farz değildir. Bunun iki nedeni var: Birincisi, “küfür”den daha büyük günah yoktur. İnsan küfre saplanmışsa, diğer bütün günahlar önemsiz birer ayrıntıya dönüşür. İslam literatüründe “küfür”den kasıt, İslam’dan çıkmaktır. Bir insan İslam’ın tümünü ya da belirli hükümlerini reddetmekle İslam’ın dışına çıkmışsa, Divan-ı İlahî’de bu durum o günden sonra işleyeceği en büyük suçları bile görünmez kılar. İskoçya’da bir barda oturmuş viski içen bir İskoç vatandaşının yanına sokulup “Abi alkol almak günahtır. Cehennemde yanacak o ağzın burnun, biliyor musun?” demek nasıl bir şeydir?
İkincisi, bu tür eylemlere katılan solcu kızlara lütfen dikkatli bakın, bakalım içlerinde bir tane “feminin tip” görebilecek misiniz? Seksenlik fikirdaşlarından en ufak bir farkları var mı? Hiçbirinde kadınsı bir tip ve çekicilik göremezsiniz… Kendi dünyalarından umutlarını kesmiş, bazı erkeklerle beraber eylemden eyleme koşarak doğal eksikliklerini telafi etmeye uğraşıyorlar. Güzel bir bayan çatışma alanında tomaların önünde tepe dombalak olup sırılsıklam yerlerde sürüklenerek saçını başını yoldurur mu? N.Ş.A’da, güzel bayanlar hiç çalışmadan her şeyi elde etmenin formülünü çok iyi bilirler.
Bence, tesettür “Erkek Fatma”lara da farz değildir.