Yaklaşık beş aylık bir aranın ardından yeniden seçime gidiyoruz. Geçen zamanda yaşanılan belirsizlikler, istikrarsızlık ve artan terör saldırıları bu seçimi daha da önemli kılıyor. Bu durumda en büyük sorumluluk bize yani söyleyecek sözü, kullanılacak bir oyu olan vatandaşa düşüyor.
İki seçim arasında fazla bir zaman geçmediğinden bu dönem tam bir seçim havasına giremedik. İnsanların palavra vaatlerden sıkıldığını nihayet idrak eden partilerde daha gerçekçi, dişe dokunur şeyleri vaat etmeye yöneldiler. Fakat seçimlerin bir klasiği olan anketçi esnafı yine boş durmuyor. Partiler arasında bazı şehirlerde kritik oy farklarının bulunduğunu, karasız seçmenlerin bu noktada belirleyici olacağını söylüyorlar. Yanlış anlaşılmasın anketçilerle bir alıp veremediğim yok. Düzgün bilimsel verilerle, doğru evren ve örneklem seçimi, manipülasyon amacı güdülmeden namuslu yapılan anketlerle gerçek sonuca yakın veriler elde edilebilir. Bu tarz anketlere elbette güvenebiliriz. Ancak kusura bakmasınlar ama bu seçim döneminde kararsızlara inanmamız beklenmesin. Türkiye'nin son dönemde yaşadıkları, ülkenin üzerinde oynanan oyunlar göz önünde bulundurulduğunda vatandaşların hala karasız olduğunu söylemek saflıktır ya da böyle bir imaj çizerek yönlendirme çabasıdır. Elbette küçük de olsa bir kararsızlar cephesi her seçimde bulunur ama bu seçimde bu oran minimum düzeydedir. Bence anketlerde kullanılan artı-eksi hata payının bile altındadır. Bu seçimde hangi partiye oy vereceğine hala karar veremeyen insanlar tuzu kurulardır. Belirli bir düzenli geliri olan, gündelik ekonomi ve siyasi politikadan uzak, A partisi veya B partisinin iktidara gelmesi halinde kendi konforlarında önemli bir değişim olmayacak insanlardır. Yoksa insanları büyük bir kısmı geçmiş de yaptıkları hatalardan dersler çıkararak çoktan kararlarını vermişlerdir.
Hangi partiye oy verecek olursak olalım mutlaka oyumuzu kullanalım. Benim bir oyumla ne olacak ki demek en basitinden kendini adam yerine koymamaktır. Verecek bir oyumuz, söyleyecek sözümüz var. Oyumuzu kullanmalıyız ki sonucunda ortaya çıkacak tablo hoşumuza gitmez ise sızlanmaya hakkımız olsun. Yoksa adama "Kardeşim, hem oy kullanmıyorsun hem de memleketten şikâyetçi oluyorsun. Biraz tutarlı ol canımı ye" derler. 7 Haziran seçiminden önce özellikle Konya'da bazı enteresan tipler türemişti. Neymiş efendim oy vermek hâşâ Allah'a şirk koşmakmış. Kâinatın tek hâkimi elbette Allah'tır. Yüce yaratıcıyı sıradan fani insanlarla aynı seviyeye indirip, ülkemizdeki yöneticilerle arasında bir kıyasın oluşabileceği fikri bile bence şirktir. Mustafa Kutlu'nun deyimiyle atın önüne et, itin önüne ise ot koymak gibi abesle iştigaldir. İnsanımız elbette bu kıymeti kendinden menkul tiplere o seçimde de yüz vermedi, 1 Kasım seçimlerinde de yüz vermeyecektir. Çünkü bizim dinimizde istişare çok önemlidir. Birkaç kişi yola bile çıksa arasından mutlaka birinin lider, yönetici seçilmesi tavsiye olunurken kaldı ki koskoca bir ülkeye yöneticiler seçmeyelim.
Kullanacağımız oy bizim, ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir. Bu yüzden oyumuzu verirken popüler vaatlere, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan hayaller pazarlayan parti lideri mi yoksa tüccar mı belli değil insanlardan uzak duralım. Yanlış anlaşılmasın bu sözlerimle sizi yönlendirmeye falan çalıştığım yok. Zaten sizi yönlendirebileceğimi düşünecek kadar uçmuş birisi değilim. Yazdığı bir yazı ile insanların tercihlerini değiştirebileceğini zanneden egoları Everest'te gezinen herifler elbette var. Onlar kendilerini toplumun nabzını tutan kanaat önderleri, halkı ise cahil, güdülmeye hazır koyun sürüsü olarak görüyorlar. Halka göre ise o herifler lokumunda boncuk var (!) zanneden megalomanlardır. Öte yandan halkımızda asgari ücretin açık artırmaya çıkarıldığı, üretimden çok devlet bütçesine yeni yükler getirecek vaatler arasında hangisinin gerçekçi, hangisinin hayal ürünü olduğunu anlayacak kadar ferasetlidir.
Pazar günü oyumuza sahip çıkıp, ülkemizin üzerinde oynanmaya çalışılan bu oyunu bozalım. Rengimiz ne olursa olsun ne olursa olsun irademizi sandığa yansıtalım ki sızlanmaya, söz söylemeye yüzümüz olsun.